Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü “son seçimim” açıklaması bazılarını heyecanlandırdı, medyada ve sosyal medyada “Erdoğan siyaseti bırakıyor” yorumlarına neden oldu.

Çünkü Erdoğan ciddi ciddi “Benim için bu bir final, yasanın verdiği yetki ile bu son seçimim” demişti.

Bazı muhalifler “En sonunda kurtuluyoruz galiba” derken, kendini halef olarak görenler “Sonunda sıra bize gelecek galiba” diye düşünürken, tecrübeli olanlar bu sözlere gülüp geçtiler.

Ben de gülüp geçenlerden ve Erdoğan’ın bir kez daha “Bu kardeşinize vefa gösterin ve son bir kezcik daha oy verin” duygu sömürüsüne yöneldiğini bilen ya da “düşünenlerden” biriyim.

Çünkü hepimiz hatırlıyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan farklı dönemlerde, meydanlarda en az 3 kere “Bu benim son seçimim”, “Bu benim son adaylığım”, “Son genel başkanlığım” ve “Son kez oy istiyorum” dedi.

Ve bunların hiçbiri son olmadı.

Hepsi yeni başlangıçlardı aslında.

Bu kez de öyle olduğundan kimsenin şüphesi yok.

Zaten Erdoğan’ın bu defaki sonunda kilit kelime “son” değil.

Kilit kelime “yasanın verdiği yetki” kelimesi.

Erdoğan şu anda 3. Cumhurbaşkanlığı dönemini yürütüyor.

Oysa Anayasa’ya göre bir kişi en fazla iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapabiliyor.

Ancak bu durum, Cumhurbaşkanlığı hukukçuları ve tabii YSK tarafından “Anayasa değişti, yeni Anayasa kabul edilmesi milattır. İlki eski Anayasa ileydi, yeni Anayasa ile bu 2. başkanlık dönemi” diyerek bir kılıf uydurdular ve 3. dönemi Anayasal hale getirdiler.

Şimdi Erdoğan ve AK Parti yine yeni bir Anayasa’dan söz ediyorlar.

Anayasayı bir kez daha değiştirmek istiyorlar.

Peki siz bu yapılması planlanan değişikliğin Türkiye’nin ve Türk ve Suriyeli ve Afgan halkının ulvi menfaatleri için değiştirileceğini mi düşünmüştünüz.

Güldürmeyin beni.

Bugün Türkiye’de yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olan tek bir kişi var.

O kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Bir kez daha seçilebilmek, bir kez daha Cumhurbaşkanı olabilmek, bir 5 yıl daha Saray’da kalabilmek için “yeni” bir Anayasa’ya ihtiyaç duyan tek kişi o.

Aksi takdirde ne Mehmet Uçum, ne YSK Başkanı ne de bilcümle hukuk alemi bir araya gelse 4. dönem Cumhurbaşkanlığını bir dirhem aklı, bir nebze izanı, bir katre feraseti olan birine yutturamaz.

Bu yüzden bir Anayasa değişikliği şarttır.

Anayasa önünüze bu yüzden gelecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “son” dedikten sonra “yasanın verdiği yetkiyle” diye eklemesinin nedeni budur.

Yeni bir Anayasa ile verilecek yeni bir yetki bu cümlenin dışındadır.

Özel değil Cemaat

“Antalya’da bir özel yurtta 10 erkek çocuğuna cinsel istismar…” diye başlayan haberlere epey bir sinir oluyorum.

Bunlar özel yurt falan değil.

Adlı adınca söyleyin bunlar cemaat yurtları.

Dar gelirli, muhafazakar ailelerin çocuklarını tuzağa düşürmek için kurulmuş “istismar” evleri. “Özel” deyince insanların aklına “Para kazanmak amacıyla girişimciler tarafından kurulu; işletilen” yurtlar geliyor.

Değil.

Alakası yok.

Bunlar tarikat ve cemaatlere mürit kazandırmak, fakir aileleri cemaatlere bağlamak için oluşturulmuş yapılar.

Sözde “iyilik, hayır hasenat” görüntüsü altında işlenen cinsel suç yuvaları.

Bir tane olsa asla böyle bir söz söylemem.

Ama o kadar çoklar ki, her gün bir yerden biri patlıyor.

Çocuklara şiddet, cinsel saldırı ve genelde ikisi birden.

Ve işlenen suç kadar utanç verici olan, cemaatlerin bunu örtbas çabası.

Şikayetçi olmamaları için ailelere yapılan baskılar, dinen bunun normal olduğunu anlatma çabaları, sapıklığı normalleştirme vaazları, daha olmadı para karşılığı aileleri susturma girişimleri.

Ve ne yazık ki, utanç verici bir biçimde bu çabaların başarıya ulaşması ve ailelerin, velilerin büyük bölümünün suçu örtbasa tarikat baskısı ile gönüllü olarak katkı vermesi.

Bu arada çocuklara cinsel istismar ve cinsel saldırıda bulunanlar da muhtemelen geçmişin kurbanları.

Büyük ihtimalle aynı “cemaat yurdunda” daha önce kalıp, aynı cinsel saldırıya maruz kalmış çocuklar, şimdi kendilerinden birkaç yaş küçük olanlara aynı muameleyi layık görüyorlar.

Çünkü onlara göre o yurtların normali, hatta kuralı o.

Ve sözde muhafazakarlara sorarsan karma eğitim ahlaksızlık.

Ahlaklı olan bu değil mi!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Bu yıl içinde zorunlu afet sigortası getirmeyi düşünüyoruz” demiş ve eklemiş “Deprem sigortasının kapsamı çok dar”.

Herhalde koskoca bakan, ekonominin patronluk koltuğunda oturan kişi Türkiye’de deprem sigortası diye zorunlu bir sigorta olmadığını ve onun getirmeyi düşündüğü “doğal afet” sigortasının yıllardır zaten var olduğunu bilmiyor olamaz değil mi!

Eğer bilmiyor ise, Bakan beyimize hatırlatayım, 2000 yılında Türkiye’de DASK diye bir kurum oluşturuldu.

Bu kurum konutları sigortalıyor.

Ama sadece depreme karşı değil.

Orada kurumun kısaltmasının başındaki D harfi depremin D’si değil Doğal’ın D’si. A da Afet’in A’sı.

Yani Bakan Şimşek’in kurmayı düşündüğü doğal afet sigortası zaten aynı adla var.

Tam adı da Doğal Afet Sigortaları Kurumu.

24 yıldır para topluyor.

Gerçi çok büyük bir çoğunluk ödemiyor ama bu kurum var.

Ha, kamuya para lazım ve bu parayı bir şekilde toplamak istiyorsa Bakan Şimşek yeni bir şey uydurmak zorunda.

Lütfen biraz yaratıcı olsun.

Anladık kurt kuzuyu yiyecek de, suyu bizim bulandırdığımızı söylemesin.

“Aç kaldık” desin hatta “Uçak yakıtına para yetiştiremiyoruz” desin ona bile razıyız.

Yeter ki, enayiliğimizi yüzümüze vurmasın.

Siyasete kızıp ülke için vurdumduymaz hale gelmediğimiz zaman.

QOSHE - Yeni Anayasa, yeni yetki - Fatih Altaylı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni Anayasa, yeni yetki

638 46
09.03.2024

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü “son seçimim” açıklaması bazılarını heyecanlandırdı, medyada ve sosyal medyada “Erdoğan siyaseti bırakıyor” yorumlarına neden oldu.

Çünkü Erdoğan ciddi ciddi “Benim için bu bir final, yasanın verdiği yetki ile bu son seçimim” demişti.

Bazı muhalifler “En sonunda kurtuluyoruz galiba” derken, kendini halef olarak görenler “Sonunda sıra bize gelecek galiba” diye düşünürken, tecrübeli olanlar bu sözlere gülüp geçtiler.

Ben de gülüp geçenlerden ve Erdoğan’ın bir kez daha “Bu kardeşinize vefa gösterin ve son bir kezcik daha oy verin” duygu sömürüsüne yöneldiğini bilen ya da “düşünenlerden” biriyim.

Çünkü hepimiz hatırlıyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan farklı dönemlerde, meydanlarda en az 3 kere “Bu benim son seçimim”, “Bu benim son adaylığım”, “Son genel başkanlığım” ve “Son kez oy istiyorum” dedi.

Ve bunların hiçbiri son olmadı.

Hepsi yeni başlangıçlardı aslında.

Bu kez de öyle olduğundan kimsenin şüphesi yok.

Zaten Erdoğan’ın bu defaki sonunda kilit kelime “son” değil.

Kilit kelime “yasanın verdiği yetki” kelimesi.

Erdoğan şu anda 3. Cumhurbaşkanlığı dönemini yürütüyor.

Oysa Anayasa’ya göre bir kişi en fazla iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapabiliyor.

Ancak bu durum, Cumhurbaşkanlığı hukukçuları ve tabii YSK tarafından “Anayasa değişti, yeni Anayasa kabul edilmesi milattır. İlki eski Anayasa ileydi, yeni Anayasa ile bu 2. başkanlık dönemi” diyerek bir kılıf uydurdular ve 3. dönemi Anayasal hale getirdiler.

Şimdi Erdoğan ve AK Parti yine yeni bir Anayasa’dan söz ediyorlar.

Anayasayı bir kez daha değiştirmek istiyorlar.

Peki siz bu yapılması planlanan değişikliğin Türkiye’nin ve Türk ve Suriyeli ve Afgan halkının ulvi menfaatleri için değiştirileceğini mi düşünmüştünüz.

Güldürmeyin beni.

Bugün Türkiye’de yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olan........

© Fatih Altaylı


Get it on Google Play