Şenay AYDEMİR

Tam on yıl önce Reha Erdem’in “Şarkı Söyleyen Kadınlar” filmi vizyona girdiğinde, şöyle yazmışız: Biz Reha Erdem ile insanın yalnızlığının, kibrinin, kötülüğünün ve bütün bunlara kaynaklık etmesi muhtemel ‘anlam’ yoksunluğunun izini sürüyorduk. Bu iz sürme eylemi, onun sinemasında genişleyip büyüdükçe bizim ufkumuz da genişleyip büyüyor, kafamızdaki sorular artıyor, sorulara cevap ararken yepyeni duraklara uğruyorduk. Ama ‘Şarkı Söyleyen Kadınlar’ın ‘Kosmos’u olarak anabileceğimiz Esma’sı kendince hayatın anlamını çözmüş görünüyor. Kosmos sorular soruyordu, Esma cevaplar veriyor.”

Benim için bu filme kadar Reha Erdem sinemasını -bir yönetmen olarak maharetlerinden bağımsız- önemli kılan şey hayata, anlama, dünyaya dair doğru sorular sormasıydı. Sinemanın bir yanı da anlama çabasıdır. Evrendeki varlığımızı anlamaya çalışırken sorular sormak, her yeni durakta bulduğundan tatmin olmayıp başka soruların peşinden koşmanın cazibesini önümüze koyuyordu onun sineması.

Ahmet Telli’nin “Belki Yine Gelirim” şiirinde “Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa” diye yazdığı gibi peşinde olduğumuz şey cevaplar değil, doğru soruları bulmak çoğu zaman. İşte Erdem bizim adımıza bu soruları da buluyordu sanki. Ama “Şarkı Söyleyen Kadınlar”la soruları değil, bulduğu cevapları paylaşmaya başladı seyirciyle.

Reha Erdem sinemasının alametifarikası biz ölümlülerin ‘gerçek’ diye algıladığı dünyayı, bu dünyanın ilişki biçimlerini, kurumsallaşmış değerlerini bir tür yapı bozuma uğratmasıydı. Gerçek dünyanın içine atılan ‘gerçeküstü’ bir karakter bütün taşları yerinden oynatmaya, izleyicinin kafasında sorular oluşmasına yetiyordu. ‘Korkuyorum Anne’de Ali, ‘Hayat Var’da Hayat, ‘Kosmos’ta Kosmos bu işlevleri yerine getiriyordu yani; bildiğimiz dünyanın aslında bize öğretilmiş olduğunu. Bunun ötesinde bir anlam inşa etmemiz gerektiğini…

Bir sonraki filmi “Koca Dünya” özellikle ilk 45 dakikasıyla ‘ötelerde’ bir yerlere götürmeyi vadetse de finale doğru bir sürü cevapla ortada bırakıyordu bizi yine. Erdem’in bu yorumları hiç sevmediğini bilerek bir kez daha yazmak hoş değil ama şimdilerde özel gösterimi yapılan mart ayında ise gösterime girecek yeni filmi “Neandria” yalnızca cevabı değil, anlamı da gösteriyor artık seyirciye.

“Beş Vakit”in mekanında, “Kosmos”vari imamların, “Hayat Var”daki babaların, “Jîn”deki kötü adamların olduğu tanıdık bir Reha Erdem evrenindeyiz aslında yine. Ama tanıdık olmayan bir sinema bu. Mizansen duygusunu, atmosfer kurma gücünü biraz gerilere itmiş, sözünü daha doğrudan söylemeyi, insanın kendisiyle ve doğa ile kurduğu ilişkiye dair cevaplar vermeyi öncelemiş bir Reha Erdem sineması bu. Meselesini seyirciye geçirme telaşının, sinemasına galebe çaldığı bir Reha Erdem durağı sanki “Neandria”.

Kişisel olarak dünyanın iklim krizi, yoksulluk, gelir uçurumu, ırkçılık ve yükselen faşizm gibi büyük tehditler altında olduğu bu tarihsel dönemde bu tür “misyon filmleri”ne burun kıvıranlardan değilim. Hatta sinemanın her sanattan daha fazla sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerdenim. Şakayla karışık, “Neandria”nın Ken Loach’ın dünyanın gidişatına cevap olarak çektiği son birkaç ‘misyon filmi’ni çağrıştırdığını söylemeden geçmeyelim. On yıl önce Reha Erdem’e sinemasının Ken Loach ile aynı cümlede kullanılacağı söylense “Benim yaptığım sinemaya en uzak seçenek olarak tabii” diye cevaplardı muhtemelen.

Dünyaya dair endişelerimiz sinemaya dair bilmişliklerimizin de üzerinde seyrediyor epeydir belli ki!

QOSHE - Reha Erdem, Ken Loach çizgisinde! - Şenay Aydemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Reha Erdem, Ken Loach çizgisinde!

30 4
10.02.2024

Şenay AYDEMİR

Tam on yıl önce Reha Erdem’in “Şarkı Söyleyen Kadınlar” filmi vizyona girdiğinde, şöyle yazmışız: Biz Reha Erdem ile insanın yalnızlığının, kibrinin, kötülüğünün ve bütün bunlara kaynaklık etmesi muhtemel ‘anlam’ yoksunluğunun izini sürüyorduk. Bu iz sürme eylemi, onun sinemasında genişleyip büyüdükçe bizim ufkumuz da genişleyip büyüyor, kafamızdaki sorular artıyor, sorulara cevap ararken yepyeni duraklara uğruyorduk. Ama ‘Şarkı Söyleyen Kadınlar’ın ‘Kosmos’u olarak anabileceğimiz Esma’sı kendince hayatın anlamını çözmüş görünüyor. Kosmos sorular soruyordu, Esma cevaplar veriyor.”

Benim için bu filme kadar Reha Erdem sinemasını -bir yönetmen olarak maharetlerinden bağımsız- önemli kılan şey hayata, anlama, dünyaya dair doğru sorular sormasıydı. Sinemanın bir yanı da anlama çabasıdır. Evrendeki varlığımızı anlamaya çalışırken sorular sormak, her yeni durakta bulduğundan tatmin olmayıp başka soruların peşinden koşmanın cazibesini önümüze koyuyordu onun sineması.

Ahmet Telli’nin “Belki Yine Gelirim” şiirinde “Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa” diye yazdığı gibi peşinde olduğumuz şey cevaplar değil,........

© Evrensel


Get it on Google Play