Türkiye, kuzeyde Ukrayna savaşı, güneyde ise Gazze kaosuyla dünyanın en sıcak bölgesinin tam ortasında duruyor.

Hem Ukrayna, hem de Gazze, bölgede büyük güçlerin kimi yerde “vekilleri” üzerinden, kimi yerde ise bizzat devreye girerek yürüttükleri çatışmalar.

İşin içinde uluslararası ilişkilerin devler ligindeki ülkeler olduğunda, çatışmalar da hep “kontrollü” kaldı yakın geçmişte. Ancak bu kez başka; Bölgedeki orta sıklet ülkelerin kendi öncelikleriyle devreye girmesiyle, özellikle Gazze’de iş “kontrolden çıkma” tehlikesiyle karşı karşıya.

Ortadoğu’da ABD’nin önceliği Gazze meselesinin tüm bölgeyi yakacak şekilde genişlemesini engellemek. Ancak bunu gerçekleştirirken, bir yandan İsrail’i kollayıp, diğer yandan olabildiğince İran’ın Şii nüfus üzerinden bölgede kurduğu “etki alanları”nı zayıflatmaya da çalışıyor Washington yönetimi. İran’a karşı Sünni Arapları “Batı ittifakına” dahil etmek de bu planın parçası. Bir önceki Başkan Trump dönemindeki Abraham anlaşmaları ile bu durum büyük ölçüde gerçekleşti. Geriye Suudi Arabistan kaldı.

Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Gazze çatışmalarının başladığı 7 Ekim’den bu yana bölgeye yaptığı beşinci ziyaret turunda, Suudi Arabistan’ı yine pas geçmedi. Ancak Suudiler, ABD’nin çok istediği, “İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesini” yine kabul etmediler; Konuyu, Başkenti Doğu Kudüs olacak bir Filistin Devleti’nin kurulmasına resmen bağladılar. Bunu da bir açıklama ile, Blinken daha ülkeden ayrılmadan, dünyaya duyurdular.

Suudi Arabistan’ın ABD’ye karşı bir başka “salvosu” ise, Blinken ziyaretinden sadece saatler önce İran’dan üst düzey bir askeri heyeti ağırlamak oldu. Yakın zamanda Çin’in kotardığı Suudi Arabistan-İran normalleşmesi öncesinde böylesine bir ziyaret bölge açısından “hayal bile edilemez” konumdaydı oysa.

Buna bir de Suudiler’in Ukrayna savaşı nedeniyle ABD’nin petrol üreticisi ülkelere “üretimi arttırın” baskısına karşı durmalarını ekleyin; Riyad yönetimi körü körüne ABD’nin Ortadoğu’daki askeri üssü olmak yerine, yeni çıkarları üzerinden çatır çatır pazarlık yapar hale geldi son birkaç yılda.

İran ise, bir yandan İsrail ve destekçisi ABD’yi Gazze üzerinden sıkıştırırken, diğer yandan çatışmanın kendi topraklarını da kapsayacak şekilde genişlemesini önlemeye çalışıyor. Ortadoğu’da etkin iki düşman ülke, ABD ve İran’ın en azından çatışmanın genişlemesini engellemek konusunda uzlaşması -şimdilik kaydıyla- nefes aldırıcı bir gelişme hem bölge, hem de dünya açısından.

"Ortadoğu’da etkin iki düşman ülke, ABD ve İran’ın en azından çatışmanın genişlemesini engellemek konusunda uzlaşması -şimdilik kaydıyla- nefes aldırıcı bir gelişme hem bölge, hem de dünya açısından."

Suriye ve Irak’ta bizzat silahlandırdığı Şii nüfus üzerinden bu ülkeler üzerindeki etkisini sürdürmek, İran’ın bir başka önceliği. Ancak bu öncelik de, bölge ülkesi Türkiye’nin çıkarlarıyla çelişiyor.

Önce MİT Başkanı Kalın, ardından Milli Savunma Bakanı Güler’in Irak’a, sadece bir hafta içinde yaptıkları ziyaretler, bir yandan Kerkük’teki “vali seçimi” meselesini Türkiye’nin çıkarlarına uydurmak, diğer yandan Irak’ta giderek yükselen “Türkiye topraklarımızdan askerini çeksin” seslerine karşı önlem almak amacını taşıyor.

Bağdat’a güvenlik konuşmak için gidip, işin içine ekonomiyi de sokarak, bir “iyi ilişkiler paketi” sunma peşinde Ankara; Paketin içinde Ovaköy üzerinden Irak’a ikinci sınır kapısının açılması da var, Irak Başbakanı Sudani’nin “önceliği” olan “Kalkınma Yolu Projesini” desteklemek de.

Kuzey Irak’ta Barzani yönetimiyle olan iyi ilişkilerin benzerini, Tahran etkisini kırıp, Bağdat yönetimiyle de kurmak istiyor Türkiye. Bu gerçekleşirse, Kuzey Irak’ta PKK terör örgütüne korunak olan Talabani aşiretinin üzerine daha kolay gidilebilecek; Kimi yerde “sopa”, kimi yerde “havuç” kullanarak, Tahran etkisi altındaki Süleymaniye bölgesinde de el arttırmak istiyor Ankara.

Bölgedeki “öncelikler” çatıştıkça, istikrar da giderek uzaklaşıyor Ortadoğu’dan. Yakın zamanda bir çözüm de yok gibi.

QOSHE - “Öncelik” meselesi... - Zeynep Gürcanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Öncelik” meselesi...

45 1
08.02.2024

Türkiye, kuzeyde Ukrayna savaşı, güneyde ise Gazze kaosuyla dünyanın en sıcak bölgesinin tam ortasında duruyor.

Hem Ukrayna, hem de Gazze, bölgede büyük güçlerin kimi yerde “vekilleri” üzerinden, kimi yerde ise bizzat devreye girerek yürüttükleri çatışmalar.

İşin içinde uluslararası ilişkilerin devler ligindeki ülkeler olduğunda, çatışmalar da hep “kontrollü” kaldı yakın geçmişte. Ancak bu kez başka; Bölgedeki orta sıklet ülkelerin kendi öncelikleriyle devreye girmesiyle, özellikle Gazze’de iş “kontrolden çıkma” tehlikesiyle karşı karşıya.

Ortadoğu’da ABD’nin önceliği Gazze meselesinin tüm bölgeyi yakacak şekilde genişlemesini engellemek. Ancak bunu gerçekleştirirken, bir yandan İsrail’i kollayıp, diğer yandan olabildiğince İran’ın Şii nüfus üzerinden bölgede kurduğu “etki alanları”nı zayıflatmaya da çalışıyor Washington yönetimi. İran’a karşı Sünni Arapları “Batı ittifakına” dahil etmek de bu planın parçası. Bir önceki Başkan Trump dönemindeki Abraham anlaşmaları ile bu durum büyük ölçüde gerçekleşti. Geriye Suudi Arabistan kaldı.

Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Gazze çatışmalarının başladığı 7 Ekim’den bu yana bölgeye yaptığı beşinci ziyaret turunda, Suudi Arabistan’ı yine pas geçmedi. Ancak Suudiler, ABD’nin çok istediği, “İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesini” yine kabul etmediler; Konuyu, Başkenti Doğu........

© Ekonomim


Get it on Google Play