Neşet GÜNEL

Ooo… O Ne Program, O Ne eda, O Ne alım, O Ne Çalım!

Millî Eğitim Bakanlığının, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üst başlığıyla yeni öğretim programları internet ortamında boy gösterdi.

Bakanlık yetkililerinin program çalışmaları sırasında yaptıkları açıklamalarda öne çıkan vurgu “sadelik” vurgusuydu. Program ortaya çıkınca görülen en önemli nitelik “karmaşa” oldu.

Daha önce hem ÖSYM hem de MEB ders kitapları üzerine eleştiriler yazmıştım. ÖSYM ile ilgili LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testleri Beyanındadır/ÖSYM'nin Bir Çiftliği Var: Üç Dönüm Bostan, Yan Gel Yat Osman. MEB ders kitaplarıyla ilgili olarak da Evrak-ı Perişan adlı inceleme/eleştiri yazılarımı yayımlamıştım. İlgili mercilerden tehdit içeren e-postalardan başka bir cevap alamadım. Maalesef kamuoyundan yeterli karşılık da bulamadı bu yazılar. Ben de boşa kürek çektiğimi düşünerek bırakmıştım peşini.

Yeni öğretim programları karşısında kendimi tutamayıp birkaç kelam etme ihtiyacı duydum. Adressiz mektup olacak ama olsun. Ne diyor bir yazar: Yazmasam deli olacaktım.

Programlar arasında Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı da var. Programı gözden geçirdiğimde hissettiğim en belirgin duygu “şaşkınlık” oldu. Böyle bir program ancak fildişi kuleden yazılabilir. Bir kifayetsiz muhterislik vesikası.

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile ilgili notlar

Balık baştan kokmuş

Programın başında T. C. Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor. “Milli” derken düzeltme işareti (^) konmamış. “N’olmuş yani, unutmuşlar.” demeyelim. Yapılan sınavlarda bu işaretle ilgili soru sorulup öğrencilerin kaderi belirleniyor. TDK’ye göre “milli” sözcüğü “mil”i olan yani “Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı barındıran” anlamına geliyor. Buna göre “Milli Eğitim Bakanlığı”nın karşılığı şöyledir: Çamurlu Eğitim Bakanlığı.

Yeni bir başlık açmamak için yazımla ilgili gözüme çarpan bir iki örnek daha vereyim.

Program’da 50 küsur yerde öğrenciler için “Yazıma dikkat eder. Yazım kurallarını etkili bir şekilde kullanır vb.” şeklinde direktifler veren sayın programcılar, bir tema içinde aynı sözü üç değişik biçimde yazmayı başarmışlardır: Serveti Fünun (s.11), Servet-i Fünûn (s. 136), Serveti¬fünun (s. 139).

Aynı ifade, iki farklı yazım: “Dede Korkut hikâyelerinden birini…” (s. 111) “Öğrencilerin Dede Korkut Hikâyeleri’nden birini…” (s. 141) Şu ifadede de hikâye sözcüğünün büyük harfle başlatılıp kesme işareti konması çok tuhaf: “Belirlenen Dede Korkut Hikâyesi’nin tahlil edileceği hatırlatılarak uygun yön¬tem ve strateji belirleyerek metni okumaları sağlanır. (s. 139)”

Aynı ifade, iki farklı yazım: “İkin¬ci okuma metni olarak Köktürk Yazıtları’ndan…” (s. 156) “İkinci okuma metni olarak Köktürk Yazıtlarından…” (s. 158) Birinde kesme işareti var, diğerinde yok.

Peki, bunların doğru yazımı nasıl olmalı? Hiç de önemli değil. Bizim önemsediğimiz, tutarlılıktır. Yanlış da olsa tutarlı olunması beklenir.

Alımlama, Üretim, Girdi, Çıktı…

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı iki temel beceri üzerine yapılandırılmış: alımlama ve üretim.

Nedir alımlama? TDK’ye göre alımlama: “Herhangi bir şeyi kendi bilgi ve tecrübe birikimine göre anlamak” Alımlamak diye bir sözcük varsa “alım” diye de bir sözcüğün olması gerekir. Çünkü -le/-la isimden fiil yapım ekidir. “Alım” sözcüğüne TDK “almak işi” karşılığını veriyor. Yani bir şey alırsınız, alım yapmış olursunuz. Alım, satım, yapım vb. TDK “Alım” sözcüğünün mecaz anlamına ise “çekicilik” karşılığını vermiş ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir cümlesiyle örneklemiş: “O ne eda, o ne alım, o ne çalım!" Alımla- fiili, al- fiilinden de türemiş olamaz çünkü Türkçede -mla- şeklinde bir fiilden fiil yapan ek yok. “Alımlı”nın türediği “alım”, çekicilik anlamına geliyor. Kısacası Türkçede “alımlama” diye bir kelime yok. Programda 124 kez geçen “alımlama” sözcüğünü Türk dili ve edebiyatı öğretmenleri arasında söz dağarcığında bulunduranların oranı %1 bile değildir.

Gelelim “üretim”e. Edebiyatla üretimi yan yana getirmek, en hafifinden, edebiyatın edebine, ruhuna aykırıdır. Edebiyatı bir fabrika olarak gören bu zihniyet “edebiyat atölyesi”, “üretim”, ““girdi”, “çıktı” gibi kavramlarla program oluşturmaya çalışmış.

Bayburt, Bayburt Olalı…

Çeşitli rivayetleri olsa da hikâye malum: Bayburt’a filarmoni orkestrası getirilir. Resmî makamlar, bu orkestranın vereceği konsere zor kullanarak halkın katılımın sağlar. Konser çıkışında bir Bayburtlunun şöyle mırıldandığı işitilir: Bayburt, Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi.

Baştan söyleyelim: Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı, Türk dilinin ve edebiyatının ya gafletle ya da taammüden katledilmesidir. Türk dili ve edebiyatı böyle bir zulüm görmedi.

Ne var, ne yok?

225 sayfalık Türk Dili ve Edebiyatı dersi programında “İslam, Batı, Osmanlı, Toplumcu, akım, tasavvuf, modernizm, köy, manzum, mensur, lehçe” sözcükleri yok. Gerisini varın düşünün. Şu sözcükler ve sözcük grupları da programda kendilerine yer bulamamış: “kaside, hece, İkinci Yeni, Garip, halk edebiyatı, serbest, rübai, bireyin iç dünyası, mâni, semai, Beş Hececiler, mahalli, Geçiş Dönemi, tuyuğ, ilahi, nefes, sone, realizm, romantizm, iç konuşma, bilinç akışı, teşbih, istiare, kinaye, Fecriati, Yeni Lisan, sempozyum, klasisizm, Uygur, Fuzuli, Baki, Namık kemal, Mehmet Akif Ersoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet”

Türk dilinin, edebiyatının programda hiç geçmeyen temel kavram ve isimlerinin yerine şu sözcükler ve sözcük grupları bolca kullanılmış (parantez içindeki rakamlar kullanım sayıları): “alımlama (124), çok modlu (92), belgesel (83), infografik (40), ara metin (56), tahlil (313), çözümleme (183), metin (1387) unsur (338), yapı (155), yapı unsurları (106), yönetme (190), mekân (86), tema (611)”

Çok modlu metin, infografik metin, ara metin

Programda edebî metinler terminolojisine yeni boyutlar kazandırılmış. “Belgesel” diye yeni bir metin türü, “çok modlu” ve “infografik” metinler diye yeni metin kategorileri ihdas edilmiş.

Program’da çok modlu metin “Çok modlu metinler; dilsel, görsel ve işitsel gibi birden fazla duyuya aynı anda hitap eden me¬tinlerdir.” şeklinde tanımlanmış. Röportaj, Şiir, Belgesel, otobiyografi, masal, sohbet, fabl ve hikâye “çok modlu bir metin” imiş. Hikmetinden sual olunmaz!

Bir de “ara metin” var. Ara sıcak, ara soğuk gibi bir şey olmalı. Ara sıcak denince asıl olmayan, asıl olanın arasında ikram edilen hafif sıcak yiyecek anlaşılır. Ara metin de asıl konudan olmayan, asıl konuya yardımcı olan metin diye anlaşılıyor doğrusu. Neden tahminde bulunuyorum? Çünkü program hazırlayıcıları, Program’da 56 kez kullanılan ara metnin ne olduğunu, ne işe yaradığını, nasıl anlaşılması gerektiğini, nasıl kullanılacağını açıklamamışlar.

Bir tür, ara metin olarak kullanıldığında onunla ilgili bilgi, çözümleme vb. olmaması gerekir, diye düşünüyoruz fakat örneğin, 9. sınıf 3. temada şiir ara metin olarak alınmasına rağmen şiirle ilgili bilgiler üzerinde duruluyor.

Program’a göre liseye gelen bir öğrenci her şeyi biliyor

Program’da yer “Temel Kabuller” başlığı altında birçok nokta sayılmakta ve bunları ifade eden cümlelerde “Öğrencilerin; falanı, falanı bildikleri öngörülmektedir/ varsayılmaktadır / kabul edilmektedir.” denmektedir. Bu temel kabullere göre öğrenciler hazırlık sınıfında bile dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bilmektedir.

“Bu temada öğrencilerin; … dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bildikleri kabul edilmektedir. (Hazırlık/3. tema) 12. sınıfın son temasında yine “öğrencilerin … dil bilgisi kurallarını … bildiği kabul edilmektedir.” (12/4. tema) deniyor. Kabul etmeseniz ne olur ki? Zaten hazırlık sınıfında kabul etmişsiniz.

Aslında Program’ın genelinde, öğrencinin her şeyi bildiği varsayılıyor.

vb.

Bir programda vb. (ve benzerleri) kullanılmamalı. Çünkü “vb.” boşluk demektir. Bu boş alanı kim, neyle, nasıl dolduracaktır. Program boyunca 219 defa “vb.” kullanılmış.

Dünyada mekân…

Türk Dili ve Edebiyatı dersi müfredatında anlatmaya bağlı metinlerde, özellikle hikâye ve romanda yapı unsurları vardır: olay, kişi, mekân, zaman. Yani “Hikâyede olay örgüsü nedir, hangi kişiler var, olaylar hangi mekân veya mekânlarda gerçekleşiyor, olayların gerçekleşme zamanı nedir?” sorularına cevap aranır. Bunun öğretimi hepi topu yarım saatlik bir süre ister. Bu süre fazla da bulunabilir. Program hazırlayıcıları (mekânın sahipleri) Türk edebiyatını, Türk dilini buharlaştırırken “mekân zaman, zaman mekân” nakaratlarıyla doldurmuşlar programı. Üstelik bu “mekân”ın programın neresinde öğretileceği de belli değil.

İşte “mekân” kelimesinin eksiz olarak geçtiği yerler:

Zaman ve mekân (s.43), mekân ve zamanı (s.47), zaman ve mekân (s.47), zaman, mekân (s.62), zaman, mekân (s.65), zaman, mekân (s.84), mekân, zaman (s.88), mekân, zaman (s.90), zaman, mekân (s.90), zaman, mekân (s.91), Mekân, zaman (s.93), zaman, mekân (s.94), seçtiği mekân (s.94), zaman ve mekân (s.95), zaman, mekân (s.97), zaman, mekân (s.100), mekân, zaman (s.102), mekân, zamanla (s.102), mekân, zaman (s.102), mekân ve zamanı (s.103), mekân, gürültü (s.103), zaman, mekân (s.108), gerçekleştirileceği mekân (s.111), mekân ve zamanın (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman ve mekân (s.129), zaman, mekân (s.129), zaman ve mekân (s.131), zaman ve mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), mekân ve zaman (s.112), mekân, zaman (s.149), beden dili ve mekân (s.150), zaman, mekân (s.156), mekân, beden dili (s.162), mekân, zaman (s.169), mekân, zaman (s.169), mekân, kişiler (s.180), mekân, unsurlarının (s.183), zaman ve mekân (s.189), mekân, zaman (s.201), zaman ve mekân (s.209), zaman, mekân (s.211), mekân/mekânlara (s.215), mekân/mekânlara (s.215), zaman ve mekân (s.209)

Bunlar “mekân” sözcüğünün eksiz kullanımları, bir de ekli biçimleri var. Hazırlık sınıfından başlayıp 12. sınıfa kadar (12 dâhil) devam ediyor “mekân”. Her sınıf düzeyinde 4 tema, hazırlık sınıfı dâhil toplamda 20 tema (ünite) var ve bu 20 temanın 20’sinde de “mekân” ve onun partneri “zaman” sözcükleri yer alıyor. Memleket meselesi yani.

Bu dersin amacı Türk edebiyatının tarihî süreç içerisindeki yolculuğu, değişim ve dönüşümleri; Türk dili ile ilgili kurallar ve Türk dilinin kullanımı mı yoksa metin tahlilcisi (alımlayıcısı) yetiştirmek mi belli değil.

Laf ola beri gele

“Ben dedim, oldu.” edasında bir başıbozukluk… hazırlık sınıfı 4. Tema: Sözün Ebrusu’nda “’Sözün Ebrusu’ temasında edebiyatın bir söz sanatı olduğundan hareketle öğrencilerin Türkçenin anlama dayalı inceliklerini keşfetmeleri, söz varlığını etkili ve güzel bir şekilde kullanma becerilerini geliştirmeleri amaçlanmaktadır.” denmiş, ardından da ““Sözün Ebrusu” temasında okuma metni olarak roman türünde bir eserin tahlili yapılır.” notu düşülmüş. Yani roman, sözün ebrusunu, edebiyatın bir söz sanatı olduğunu yansıtacak.

Akıl tutulması

Bu içerik için verilen süre 45 ders saati yani eğitim-öğretim yılının dörtte biri, başka bir deyişle yaklaşık 2,5 ay. Bu üç metin, sanki eş zamanlı olarak ele alınacakmış gibi bir tutum izlenmiş. Hâlbuki bu metinlerin tahlili veya incelenmesi arasında bir aylık zaman farkı olacaktır.

Ayrıca 45 ders saati boyunca 3 metin mi tahlil edilecektir? Öğrenci; denemenin, röportajın nesini tahlil edecektir? Öğretici metinlerdir, yazar açıklayıcı bir anlatım yapmış, falan düşünceyi geliştirme yolu kullanılmış, konu şu, ana düşünce şu vb. Toplamda bir (1) dersin fazla geleceği bir çalışmayı iki ayda yapmak da neyin nesi?

Aşure yöntemi

Bu metinleri bir tema altında toplamak absürt bir durum. Diğer temalarda da durum bundan farklı değil. Şuradan bir falan, şuradan bir falan denmiş. Sanırsınız ki bilinçli bir şekilde Türk edebiyatının verimleri harmanlanmış. Maalesef öyle değil. Ne amaçlandığını anlamak mümkün değil.

Program’da Tanzimat Dönemi’nden roman, tiyatro, hikâye; Servetifünun’dan şiir, hikâye; Millî Edebiyat Dönemi’nden şiir, roman yok. Fecriati’nin adı bile yok. Cumhuriyet Dönemi de öyle. Her şey bir toz bulutu altında…

Öğrencilerin bir kısmının göreceği, bir kısmının göremeyeceği içerik

Fıkraya (köşe yazısı) hazırlık sınıfında değiniliyor. 7 yerde geçiyor fıkra sözcüğü. 9-12. sınıflarda ise yer almıyor. Aynı durum söz sanatları için de geçerli. Hazırlık sınıfı 2. Tema: Sözün Peşinde’de Öğrenme Çıktıları ve Süreç Bileşenleri başlığında “Sözün etkili ve güzel kullanımını yansıtan metinlerde söz varlığı ve söz sanatlarını be­lirler.” (s.41) veGruptaki her bir kişiye …, söz sanatları” görevleri dağıtılır.” (s.48) deniyor.

Fıkra ve söz sanatlarından hazırlık sınıf dışında bahsedilmiyor. 9. sınıfta Sözün İnceliği başlıklı, 45 ders saati ayrılan temada söz sanatlarının adı bile geçmiyor. 9-12. sınıflarda fıkra da söz sanatları da yok. Liselerin kahir ekseriyetinde (Yaklaşık %98 diyelim.) hazırlık sınıfı olmadığı düşünüldüğünde buna bir anlam vermek zor. En basit yorumla eşitsiz bir durum. Yasal sonuçları bile olabilir.

Bağdaşıklık, bağlaşıklık, bağlama, gönderim, değiştirim…

Bu kavramlar nedir, bunların öğretimi Program’ın neresinde yer alıyor; belli değil. Bundan üç önceki program yenilemesinde Dil ve Alatım Dersi Öğretim Programı’nda (2011) bağdaşıklık ve bağlaşıklığa geniş yer verilmiş ve bu iki kavram anlatım bozukluğu ile ilişkilendirilmişti. 2015 programında, gereksiz görülmüş olacak ki bu kavramlar, deyim yerindeyse, çöplüğe atılmıştı. 2018’de de ortada gözükmedi bu kavramlar. Şimdi bu yeni programda tekrar arzıendam ettiler.

2011’de bağdaşıklık anlam bakımından, bağlaşıklık ise dil bilgisi kuralları bakımından uyum anlamına geliyordu. Bu yeni programda haklarında hiçbir açıklama yapılmaksızın aşağıdaki yönergeler veriliyor:

“TAB3.3.6. Bağdaşıklık ögelerini kullanır. Konuşmasını bağdaşıklık ögelerine dikkat ederek yapar.” (s.22) “TAB4.3.6. Bağdaşıklık ögelerini kullanır. Yazısını bağdaşıklık ögelerine dikkat ederek yapar.” (s. 24) “Türkçe dil yapısını işlevine uygun bir şekilde kullanır ve bağdaşıklık ögelerine dikkat eder.” (s. 47)

“Şiirini paylaşmadan önce Türkçe dil yapısına, bağdaşıklık ögelerine, yazım ve imla uygunluğunu kontrol ederek düzenler.” (s. 49) “Metni oluştururken Türkçenin dil yapısını ve bağdaşıklık ögelerini doğru kullanmaya, yazım ve noktalama kurallarına uymaya özen göstermesi sağlanır.” (s. 55) “… bağdaşıklık ögelerini doğ­ru kullanmanın konuşmanın etkileyiciliğini artırdığını kavramaları sağlanmalıdır.” (s. 58) “ … farklı cümle yapıları arasındaki bağdaşıklığın sağlanmasına (SDB3.3) özen gösterir. (s. 67) “… dil bilgisi kurallarına uyması, bağdaşıklığı sağlaması…” (s. 85) “… dil yapılarında bağdaşıklık ve bağlaşıklık unsurlarının doğru kullanımı…” (s. 103) “… dil ya­pılarını doğru kullanmaya, bağdaşıklık ögelerine…” (s.105) “…bağlaşıklık ve bağdaşıklığa uygun ifadeler öz­gün biçimde kullanılır.” (s.124) “…dil yapısında bağdaşıklık ve bağlaşıklık unsurlarının uygun kullanımı…” (s.131) “Yazıda bağdaşıklık ögelerinin kullanımına…” (s.133) “Ayrıca hikâyenin bağda­şıklık ve bağlaşıklığına uygun bir söz varlığına yer verebilirler.” (s.141) “Metne kendi yorumlarını katarken bağdaşıklık ögelerinden faydalanır,…” (s.141) “Dil yapıları işlevine uygun kullanılır; eksiltili yapı, bağlama, gönderim, değiştirim ve sözcük bağdaşıklığı ögelerinden faydalanılır.” (s.150) “Yazılan metnin; dil yapılarına, bağdaşıklık ögelerine…” (s.152) “… farklı cümle yapıları arasındaki bağdaşıklığın sağ­lanmasına…” (s.161) “…farklı cümle yapıları arasındaki bağdaşıklığın sağlanmasına özen gösterilir.” (s.171) “… metin içi ilişkiler kuran bağdaşıklık öge­lerini (eksiltili cümle, bağlama, gönderim, değiştirim, sözcük bağdaşıklığı) doğru kullan­malarına dikkat edilir.” (s.188) “Yazılan metinde dil yapıları işlevine uygun ele alınır; eksiltili yapı, bağlama, gönderim, değiştirim ve sözcük bağdaşıklığı ögeleri kullanılır.” (s.192) “… metin içi ilişkiler kuran bağdaşıklık ögelerinin (eksiltili cümle, bağlama, gönderim, değiştirim, sözcük bağdaşıklığı) doğru kul­lanılmasına dikkat edilir.” (s.195) “Eksiltili yapı, bağlama, gönderim, değiştirim ve sözcük bağ­daşıklığı ögelerine yer verilebilir.” (s.202) “…eksiltili yapı, bağlama, gönderim, değiştirim ve sözcük bağdaşıklığı ögeleri kullanılır.” (s.204) “Sunumda Türkçe dil yapısını, işlevine uygun kullanır ve bağdaşıklık ögelerine dikkat eder.” (s.214) “Sunumda eksiltili yapı, bağlama, gönderim, değiştirim, sözcük bağdaşıklığı gibi dil yapıları işlevine uygun kullanılır.” (s.222)

Bir papağanı canından bezdirecek lakırtılar

Program’da Türk dilinin, edebiyatının temel konuları, kişileri kendilerine yer bulamazken hemen her temada aynı ifadeler bir şablon şeklinde tekrar ediyor. 225 sayfalık (önceki programların yaklaşık 4 katı) Program’ı okuyan, bir tekerleme okuyormuş gibi hissediyor kendini. Bu kadar oylumlu (Ben de biraz sözcük dağarcığımı göstereyim!) bir programa ne gerek vardı? Şeytan boş durmuyor, akla getiriyor: Programcılar sayfa başına ücret mi aldılar? Sayfa başına kayda değer bir ücret almış olmalılar. Sonuçta Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programı hazırladılar.

İşte Program’da yer alan bazı bölümler. Bu şablonları, hazırlık sınıfından 12. sınıfa kadar her temada (ünitede) görebilirsiniz.

“Sanatın Dili” temasının içerik çerçevesi şu şekildedir:

Okuma becerisinin geliştirilmesi için…” (s. 33)

“Sözün Peşinde” temasının içerik çerçevesi şu şekildedir:

Okuma becerisinin geliştirilmesi için…” (s. 43)

“Okurun Dünyası” temasının içerik çerçevesi şu şekildedir:

Okuma becerisinin geliştirilmesi için…” (s. 52)

“Sözün Ebrusu” temasının içerik çerçevesi şu şekildedir:

Okuma becerisinin geliştirilmesi için...” (s. 62)

“Sözün İnceliği” temasının içerik çerçevesi şu şekildedir:

Okuma becerisinin geliştirilmesi için…” (s. 75)

“Metin Tahlili (Alımlama)

Dinleme/İzleme

TDE1.1. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde dinleme/izlemeyi yönetebilme

TDE1.2. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde anlam oluşturabilme

TDE1.3. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde çözümleme yapabilme

TDE1.4. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde yansıtma yapabilme

Okuma

TDE2.1. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde okumayı yönetebilme

TDE2.2. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde anlam oluşturabilme

TDE2.3. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde çözümleme yapabilme

TDE2.4. Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde yansıtma yapabilme” (s. 117)

“Metin Tahlili (Alımlama)

Dinleme/İzleme

TDE2.1. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde dinleme/izlemeyi yönetebilme

TDE2.2. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde anlam oluşturabilme

TDE2.3. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde çözümleme yapabilme

TDE2.4. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde yansıtma yapabilme

Okuma

TDE2.1. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde okumayı yönetebilme

TDE2.2. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde anlam oluşturabilme

TDE2.3. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde çözümleme yapabilme

TDE2.4. Tarihî süreçte değişim ve dönüşümü yansıtan anlatmaya bağlı edebî metinlerde yansıtma yapabilme” (s. 127)

Her birine 45 ders saati ayrılan Sözün Ebrusu, Sözün İnceliği, Sözün Ezgisi başlıklı temaların yanına bir de Sözün Ekonomisi/Söz Tasarrufu temasını ekleseydiler yukarıdaki bölümü şöyle yazabilirdiler:

Metin Tahlili (Alımlama)

Dinleme/İzleme

Türk edebiyatında kelimelerin sahip olduğu ritmin içeriğe, yapıya, üsluba etkisini yansıtan metinlerde

Temalarla ilgili açıklamalar onar sayfa tutuyor. Birinde 8, diğerinde 11 olmuyor. Neden? Çünkü aynı şablon tekrarlanıyor. Aynı ifadeler ritmik bir şekilde tekrar ediyor.

Keşfedilen hazine: Otobiyografi

Aşağıda Program’daki otobiyografiyle ilgili açıklama ve yönergeleri bulacaksınız. Öncelikle otobiyografinin Dilin Zenginliği temasında ele alındığını belirtelim. Yani Program’a göre otobiyografi, dilin zenginliğini yansıtan bir metindir. Amaç dilin zenginliğini görmek/kavramaktır. Enteresan bir zihin yapısı.

Bir yerde “Metin okunduktan sonra şiirin edebiyata ait bir tür olduğu söylenir.” (s. 36) tarzında son derece gerekli (!) bir not düşen programcıların otobiyografi üzerine açıklamaları şöyle:

“Dinleme becerisinin geliştirilmesinde içerik olarak otobiyografi türü seçilmiştir. Öğrenci­lerin otobiyografi türündeki bir metne yazarın üslup özelliklerinin ve söz varlığının nasıl yansıyabileceğini fark edebilmesi de amaçlanır.” (s.99)

“Yazma becerisinin geliştirilmesinde öğrenciler, kendi yaşamlarına odaklanacak ve otobi­yografilerini oluşturup yazılı bir üretim gerçekleştirecektir. Öğrencilerden temanın doğa­sına uygun bir biçimde, otobiyografilerini kendi üslup özellikleriyle zenginleştirerek yaz­maları istenir.” (s.99)

“Öğrencilere otobiyografilerini oluşturmaya yönelik bir performans görevi verilebilir.” (s.100))

“Öğrenciler otobiyografilerini oluşturmaya yönelik performans görevi hazırlayabilir.” (s.100)

“Daha sonra otobiyografi türünün özelliklerini taşıyan çok modlu bir metin dinletilir/izletilir.” (s.101)

“Öğrencilerin otobiyografilerini hazırla­malarına yönelik yazma çalışması yapılır.” (s.101)

“Öğrencilere üslupla ilişkili bir otobiyografi metni dinletilir/izletilir (SDB2.1, D7). Otobiyog­rafi metninin edebiyat alanında tanınmış bir kişiye ait olmasına özen gösterilir. Öğrenci­ler tarafından otobiyografi metnini tahlil etmek için kendilerine en uygun dinleme/izleme stratejileri belirlenir (SDB1.2). Dinleme/izleme sürecinin amacına uygun şekilde yönetile­bilmesi için gözlem formları oluşturulur.” (s.104)

“Öğrencilerin öğretici metinlerle ilgili ön bilgilerini işe koşarak otobiyografi türünün genel özellikleriyle ilgili görüş oluşturması sağlanır. Otobiyografide geçen anlamı bilinmeyen kelimeler bağlamdan hareketle tahmin edilir. Öğrencilerden, izledikleri/dinledikleri otobi­yografiden hareketle otobiyografi metinlerinin nasıl düzenlenebileceğiyle ilgili çıkarımları­nı listelemesi istenir (SDB3.3, OB.1). Dinlenen/izlenen otobiyografi, daha önceki temalar­da tahlil edilen öğretici metinlerle karşılaştırılarak ayırt edici özelliklerinin gösterildiği bir bilgi haritası oluşturulur (SDB1.2). Dinlenen/izlenen otobiyografi metninin üslubunu oluş­turan söz varlığı metindeki işlevlerine göre sınıflandırılır. Söz varlığı unsurlarının metnin üslubuna katkılarına yönelik gerekçeli görüşler bildirilir (SDB3.3).” (s.104)

“Otobiyografide kullanılan anlatım biçimi, yöntem ve teknikleri açık uçlu sorularla belirlenir. Kullanılan anlatım biçimleri, yöntem ve teknikleri ile metnin üslubu arasında neden sonuç ilişkisi kurularak bunlar arasındaki etkileşim ortaya konur. Çalışma kâğıdı ile değerlendir­me yapılır.” (s.104)

“Dinlenen/izlenen otobiyografide sorulan sorularla ilgili eleştiriler gerekçelendirilerek ifade edilir (SDB3.3). Otobiyografi metninin üslubuyla ilgili değerlendirme yapılır (E3.10). Metne, otobiyografi metninin bağlamına uygun sorular eklenerek bunların öğrenciler tarafından kendi yorumları ve değerlendirmeleri çerçevesinde cevaplanması istenir. Etkinlik, öz de­ğerlendirme formu ile değerlendirilir (SDB2.1, E3.11, E3.3, E3.8).” (s.104)

“Öğrencilere otobiyografilerini yazmaları için bir performans görevi verilir ve yazma bece­rileri işe koşulur (D3).” (s.104)

“Öğrencilerden otobiyografilerini yazmaları istenir (D7). Otobiyografi yazımıyla ilgili temel bilgiler beyin fırtınası yöntemiyle ortaya konur (SDB2.1). Belirlenen yazma amacı doğrul­tusunda uygun yazma yöntem ve stratejileri belirlenir. Yazma sürecinin tüm aşamalarının başarılı bir şekilde işe koşulması için kontrol listesi hazırlanır. Bu liste ile öğrencilerin yaz­ma sürecini nasıl yönettiğiyle ilgili değerlendirmeler yapılır (E2.2, D16).” (s.104)

“Otobiyografi oluştururken yazmayla ilgili daha önce edinilen bilgi ve beceriler işe koşulur.” (s.104)

“Yazılan otobiyografi oku­nur, değerlendirilir ve gerekli düzeltmeler yapılır. Oluşturulan otobiyografiyi zenginleş­tirmek için görsel ögelerden yararlanılır. Öğrenciler görsellere dijital araçlar kullanarak ulaşabilir (OB2).” (s.105)

“Belirlenen amaca yönelik otobiyografi oluşturulurken uygun söz varlığı seçmeye ve dil ya­pılarını doğru kullanmaya, bağdaşıklık ögelerine, yazım ve noktalama kurallarına uymaya özen gösterilir (D19). Hazırlanan otobiyografide anlatım bozuklukları varsa tespit edilir, bunların sebepleri tartışılır, anlatımı düzeltmek için ne yapılması gerektiği belirlenir (D3).” (s.105)

“Yazılacak otobiyografi türüne ve yazma amacına göre farklı anlatım biçimleri ve düşün­ceyi geliştirme yolları kullanılır, verilmek istenen iletiler açık veya örtük şekilde ifade edilir (E3.11).” (s.105)

Türk diline, edebiyatına, tarihine, kültürüne sırt çeviren bir program

Bu ülkede yaklaşık yüz yıldır Türk dili ve edebiyatı dersi gören herkesin belleğinde “İslamlıktan önce”, “İslam etkisinde”, “Batı etkisinde” ifadeleri vardır. Yeni programda artık böyle arkaik (!) sınıflandırmalar yok.

225 sayfalık programda ne İslam ne Batı sözcüğü geçiyor. Dolayısıyla İslamlıktan önce, İslamiyet etkisinde, Batı etkisinde ifadeleri de yok.

Daha 5 yıl önce hazırlanan ve bu yeni programla kademeli olarak yürürlükten kaldırılacak programda “toplumcu, toplumcu gerçekçi, bireyin iç dünyasını esas alan, Garip, Garip dışında yeniliği sürdüren, II. Yeni, II. Yeni sonrası toplumcu gerçekçi, dinî değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran, modernizm, postmodernizm…” gibi onlarca kategori oluşturan programcılar, bunların tamamını bertaraf etmişler. Hiçbiri yeni programda yok.

Bir önceki programda 24 kez kullanılan “akım” sözcüğü yeni programda geçmiyor. Sözcüğü bir tarafa bırakalım; akımların adları da (realizm, romantizm vb. ) anılmıyor.

Program’da “mâni” sözcüğü de geçmiyor. Mânisiz bir Türk edebiyatı… Ne oldu da bir önceki programda çeşitlerine varıncaya kadar ele alınan mâni bu programda kendine yer bulamadı.

Program’da Yunus Emre dışında (“Yunus Emre’den bir şiir alınır.” deniyor.) hiçbir Türk şair ve yazarının adı geçmiyor. Fenafilmetin olmuş, kargadan başka kuş tanımamışlar.

Program’da hiç geçmeyen bazı sözcükleri yukarıda ayrı bir bölümde verdiğim için fazla uzatmayayım. Kısaca şunu söylemek isterim: Türk dilinin, edebiyatının, kültürünün temel kavram ve kişilerini dışarıda bırakan böyle bir program görülmedi.

Acaba ne/hangisi?

Röportaja hazırlık sınıfı 1. tema, 9. sınıf 1. tema ve 12. sınıf 4. temada; mülakata ise 11. sınıf 3. tema ve 12. sınıf 4. temada yer verilmiş.

Röportaj, günümüzde mülakat ile eş anlamlı kullanılsa da MEB programlarında mülakattan ayrı bir tür olarak ele alınmıştır. Bir önceki programda da röportaj ve mülakat türleri ayrı türler olarak ele alınmıştı.

Aşağıdaki alıntılar bir önceki (2018) programda ve ders kitaplarında yer alan açıklamalardan:

“Röportaj: Konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete veya dergi yazısı.” (Ders kitabı)

“Mülakatta bir kişiyi sorulara verdiği cevaplarla tanıtmak amaçlanır. Röportajda ise bir olayı sorgulamak, bir gerçeği ortaya koymak suretiyle kamuoyunu aydınlatmak amaçlanır.” (Ders kitabı)

“Örnek metinlerden hareketle mülakat ve röportajın farklarına değinilir.” (2015 Program/s. 56)

Görüldüğü gibi röportaj ve mülakat farklı türlerdir. Yeni programda röportaj ve mülakat ayrı olarak ele alınmış fakat röportajdan bahsederken mülakatın özellikleri ortaya konmuş, aynı şeylermiş gibi sunulmuştur. 9. sınıf 1. temada, röportajdan söz edilirken “sanatçıyla yapılan” notu düşülmüş. “Röportaj yapmak” ifadesi bile röportajın tanımına aykırıdır. Mülakat yapılır, röportaj hazırlanır/yazılır.

Programdaki “Öğrencilere dinleme/izleme metninde soruların içeriği, cevaplama yöntemi, röportajı ya­pan kişinin konuya hâkimiyeti, röportaj sırasında kullanılan beden dili gibi durumlara yö­nelik kısa cevaplı sorular sorulabilir.” (s. 37) ifadesinden kastedilenin röportaj değil, mülaklat olduğu açıktır.

“Sanat, sanatçı, estetik, dil, edebî tür vb. konular üzerine hazırlanmış röportaj/mülakat ile öğrencilere dinleme/izleme çalışması yaptırılır.” (s. 37) açıklamasında da “röportaj/mülakat” denerek bunların aynı şey olduğu kabul edilmiş oluyor.

Programı yazan kişi/kişilerin zihinlerinin bulanık olduğu görülüyor.

Peki peki anladık

Öğretim programları, bir dersin ana güzergâhlarını vermeli; o dersin ana yasası gibi olmalı. Yeni program; temel olan hiçbir şeyi vermezken öğretmene bırakılacak alanları anlamsız tekrarlarla doldurmakta son derece mahir. Sonunda “Peki peki anladık.” dedirtiyor insana.

Aşağıdaki alıntıları okunursa ne demek istediğimiz anlaşılacaktır.

“Konuşma becerileri kapsamında öğrencilerden ileride yapmak istedikleri meslekleri belirlemeleri, bu meslekler hakkında farklı kişilerle röportaj yapmaları ve bunu sınıfta sun­maları beklenir. Yazma becerileri çerçevesinde ise öğrencilerden hayallerindeki mesleği tanıttıkları bir metin oluşturmaları istenir.” (s. 216)

“Konuşma becerilerinin geliştirilmesinde öğrencilerin okudukları ve çözümledikleri metin­leri hayallerindeki meslekle ilişkilendirerek gelecekte yapmak istedikleri meslekleri belir­lemeleri ve bu meslekler hakkında farklı kişilerle röportaj yapmaları istenir. Bu doğrultuda hazırladıkları röportajları sunmaya yönelik öğrencilere bir performans görevi verilir.” (s. 218)

“Dinlenen/izlenen metinden hareketle öğrencilerin hayallerindeki mesleğe yönelik farklı kişilerle röportaj yaparak bunu sınıfta sunmaya yönelik performans görevi verilir.” (s. 219)

“Konuşma becerileri kapsamında öğren­cilerden ileride yapmak istedikleri meslekleri belirlemeleri, bu meslekler hakkında farklı kişilerle röportaj yapmaları ve bunu sınıfta sunmaları beklenir.” (s. 220)

“Gelecekte yapmak istedikleri meslekleri belirlemeleri ve bu meslekler hakkında farklı kişilerle röportaj yapmaları istenir. Bu doğrultuda hazırladık­ları röportajları sunmaya yönelik öğrencilere bir performans görevi verilir.” (s. 222)

Derinlerde

Ana/temel olan hiçbir şey Program’da yer almazken anlamsız/gereksiz söz tekrarları arasında boğulmuşlar. Hazırlık sınıfında “3. Tema” demeleri gerekirken “3. Ünite” demişler. 9. sınıf 4. temada roman, eleştiri ve otobiyografi türlerinden metinler alınırken tema ile ilgili açıklamaların bir yerinde “Bu temada dilin zenginliğini yansıtan roman, eleştiri ve mülakat türlerinden metinler derinlemesine tahlil edilir.” (s. 101) deniyor. Temada mülakatla ilgili başka bir açıklama yok. Derinlere inince karıştırmış olmalılar. Hem öğrenciye bir mülakatı neden derinlemesine tahlil ettiriyorlar doğrusu ben anlayamadım.

Son söz ve öneriler

Neşet GÜNEL

(Emekli Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)

QOSHE - MEB Türk Dili ve Edebiyatı Programı Üzerine - Konuk Yazar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

MEB Türk Dili ve Edebiyatı Programı Üzerine

5 0
22.04.2024

Neşet GÜNEL

Ooo… O Ne Program, O Ne eda, O Ne alım, O Ne Çalım!

Millî Eğitim Bakanlığının, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üst başlığıyla yeni öğretim programları internet ortamında boy gösterdi.

Bakanlık yetkililerinin program çalışmaları sırasında yaptıkları açıklamalarda öne çıkan vurgu “sadelik” vurgusuydu. Program ortaya çıkınca görülen en önemli nitelik “karmaşa” oldu.

Daha önce hem ÖSYM hem de MEB ders kitapları üzerine eleştiriler yazmıştım. ÖSYM ile ilgili LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testleri Beyanındadır/ÖSYM'nin Bir Çiftliği Var: Üç Dönüm Bostan, Yan Gel Yat Osman. MEB ders kitaplarıyla ilgili olarak da Evrak-ı Perişan adlı inceleme/eleştiri yazılarımı yayımlamıştım. İlgili mercilerden tehdit içeren e-postalardan başka bir cevap alamadım. Maalesef kamuoyundan yeterli karşılık da bulamadı bu yazılar. Ben de boşa kürek çektiğimi düşünerek bırakmıştım peşini.

Yeni öğretim programları karşısında kendimi tutamayıp birkaç kelam etme ihtiyacı duydum. Adressiz mektup olacak ama olsun. Ne diyor bir yazar: Yazmasam deli olacaktım.

Programlar arasında Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı da var. Programı gözden geçirdiğimde hissettiğim en belirgin duygu “şaşkınlık” oldu. Böyle bir program ancak fildişi kuleden yazılabilir. Bir kifayetsiz muhterislik vesikası.

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile ilgili notlar

Balık baştan kokmuş

Programın başında T. C. Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor. “Milli” derken düzeltme işareti (^) konmamış. “N’olmuş yani, unutmuşlar.” demeyelim. Yapılan sınavlarda bu işaretle ilgili soru sorulup öğrencilerin kaderi belirleniyor. TDK’ye göre “milli” sözcüğü “mil”i olan yani “Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı barındıran” anlamına geliyor. Buna göre “Milli Eğitim Bakanlığı”nın karşılığı şöyledir: Çamurlu Eğitim Bakanlığı.

Yeni bir başlık açmamak için yazımla ilgili gözüme çarpan bir iki örnek daha vereyim.

Program’da 50 küsur yerde öğrenciler için “Yazıma dikkat eder. Yazım kurallarını etkili bir şekilde kullanır vb.” şeklinde direktifler veren sayın programcılar, bir tema içinde aynı sözü üç değişik biçimde yazmayı başarmışlardır: Serveti Fünun (s.11), Servet-i Fünûn (s. 136), Serveti¬fünun (s. 139).

Aynı ifade, iki farklı yazım: “Dede Korkut hikâyelerinden birini…” (s. 111) “Öğrencilerin Dede Korkut Hikâyeleri’nden birini…” (s. 141) Şu ifadede de hikâye sözcüğünün büyük harfle başlatılıp kesme işareti konması çok tuhaf: “Belirlenen Dede Korkut Hikâyesi’nin tahlil edileceği hatırlatılarak uygun yön¬tem ve strateji belirleyerek metni okumaları sağlanır. (s. 139)”

Aynı ifade, iki farklı yazım: “İkin¬ci okuma metni olarak Köktürk Yazıtları’ndan…” (s. 156) “İkinci okuma metni olarak Köktürk Yazıtlarından…” (s. 158) Birinde kesme işareti var, diğerinde yok.

Peki, bunların doğru yazımı nasıl olmalı? Hiç de önemli değil. Bizim önemsediğimiz, tutarlılıktır. Yanlış da olsa tutarlı olunması beklenir.

Alımlama, Üretim, Girdi, Çıktı…

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı iki temel beceri üzerine yapılandırılmış: alımlama ve üretim.

Nedir alımlama? TDK’ye göre alımlama: “Herhangi bir şeyi kendi bilgi ve tecrübe birikimine göre anlamak” Alımlamak diye bir sözcük varsa “alım” diye de bir sözcüğün olması gerekir. Çünkü -le/-la isimden fiil yapım ekidir. “Alım” sözcüğüne TDK “almak işi” karşılığını veriyor. Yani bir şey alırsınız, alım yapmış olursunuz. Alım, satım, yapım vb. TDK “Alım” sözcüğünün mecaz anlamına ise “çekicilik” karşılığını vermiş ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir cümlesiyle örneklemiş: “O ne eda, o ne alım, o ne çalım!" Alımla- fiili, al- fiilinden de türemiş olamaz çünkü Türkçede -mla- şeklinde bir fiilden fiil yapan ek yok. “Alımlı”nın türediği “alım”, çekicilik anlamına geliyor. Kısacası Türkçede “alımlama” diye bir kelime yok. Programda 124 kez geçen “alımlama” sözcüğünü Türk dili ve edebiyatı öğretmenleri arasında söz dağarcığında bulunduranların oranı %1 bile değildir.

Gelelim “üretim”e. Edebiyatla üretimi yan yana getirmek, en hafifinden, edebiyatın edebine, ruhuna aykırıdır. Edebiyatı bir fabrika olarak gören bu zihniyet “edebiyat atölyesi”, “üretim”, ““girdi”, “çıktı” gibi kavramlarla program oluşturmaya çalışmış.

Bayburt, Bayburt Olalı…

Çeşitli rivayetleri olsa da hikâye malum: Bayburt’a filarmoni orkestrası getirilir. Resmî makamlar, bu orkestranın vereceği konsere zor kullanarak halkın katılımın sağlar. Konser çıkışında bir Bayburtlunun şöyle mırıldandığı işitilir: Bayburt, Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi.

Baştan söyleyelim: Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı, Türk dilinin ve edebiyatının ya gafletle ya da taammüden katledilmesidir. Türk dili ve edebiyatı böyle bir zulüm görmedi.

Ne var, ne yok?

225 sayfalık Türk Dili ve Edebiyatı dersi programında “İslam, Batı, Osmanlı, Toplumcu, akım, tasavvuf, modernizm, köy, manzum, mensur, lehçe” sözcükleri yok. Gerisini varın düşünün. Şu sözcükler ve sözcük grupları da programda kendilerine yer bulamamış: “kaside, hece, İkinci Yeni, Garip, halk edebiyatı, serbest, rübai, bireyin iç dünyası, mâni, semai, Beş Hececiler, mahalli, Geçiş Dönemi, tuyuğ, ilahi, nefes, sone, realizm, romantizm, iç konuşma, bilinç akışı, teşbih, istiare, kinaye, Fecriati, Yeni Lisan, sempozyum, klasisizm, Uygur, Fuzuli, Baki, Namık kemal, Mehmet Akif Ersoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet”

Türk dilinin, edebiyatının programda hiç geçmeyen temel kavram ve isimlerinin yerine şu sözcükler ve sözcük grupları bolca kullanılmış (parantez içindeki rakamlar kullanım sayıları): “alımlama (124), çok modlu (92), belgesel (83), infografik (40), ara metin (56), tahlil (313), çözümleme (183), metin (1387) unsur (338), yapı (155), yapı unsurları (106), yönetme (190), mekân (86), tema (611)”

Çok modlu metin, infografik metin, ara metin

Programda edebî metinler terminolojisine yeni boyutlar kazandırılmış. “Belgesel” diye yeni bir metin türü, “çok modlu” ve “infografik” metinler diye yeni metin kategorileri ihdas edilmiş.

Program’da çok modlu metin “Çok modlu metinler; dilsel, görsel ve işitsel gibi birden fazla duyuya aynı anda hitap eden me¬tinlerdir.” şeklinde tanımlanmış. Röportaj, Şiir, Belgesel, otobiyografi, masal, sohbet, fabl ve hikâye “çok modlu bir metin” imiş. Hikmetinden sual olunmaz!

Bir de “ara metin” var. Ara sıcak, ara soğuk gibi bir şey olmalı. Ara sıcak denince asıl olmayan, asıl olanın arasında ikram edilen hafif sıcak yiyecek anlaşılır. Ara metin de asıl konudan olmayan, asıl konuya yardımcı olan metin diye anlaşılıyor doğrusu. Neden tahminde bulunuyorum? Çünkü program hazırlayıcıları, Program’da 56 kez kullanılan ara metnin ne olduğunu, ne işe yaradığını, nasıl anlaşılması gerektiğini, nasıl kullanılacağını açıklamamışlar.

Bir tür, ara metin olarak kullanıldığında onunla ilgili bilgi, çözümleme vb. olmaması gerekir, diye düşünüyoruz fakat örneğin, 9. sınıf 3. temada şiir ara metin olarak alınmasına rağmen şiirle ilgili bilgiler üzerinde duruluyor.

Program’a göre liseye gelen bir öğrenci her şeyi biliyor

Program’da yer “Temel Kabuller” başlığı altında birçok nokta sayılmakta ve bunları ifade eden cümlelerde “Öğrencilerin; falanı, falanı bildikleri öngörülmektedir/ varsayılmaktadır / kabul edilmektedir.” denmektedir. Bu temel kabullere göre öğrenciler hazırlık sınıfında bile dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bilmektedir.

“Bu temada öğrencilerin; … dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bildikleri kabul edilmektedir. (Hazırlık/3. tema) 12. sınıfın son temasında yine “öğrencilerin … dil bilgisi kurallarını … bildiği kabul edilmektedir.” (12/4. tema) deniyor. Kabul etmeseniz ne olur ki? Zaten hazırlık sınıfında kabul etmişsiniz.

Aslında Program’ın genelinde, öğrencinin her şeyi bildiği varsayılıyor.

vb.

Bir programda vb. (ve benzerleri) kullanılmamalı. Çünkü “vb.” boşluk demektir. Bu boş alanı kim, neyle, nasıl dolduracaktır. Program boyunca 219 defa “vb.” kullanılmış.

Dünyada mekân…

Türk Dili ve Edebiyatı dersi müfredatında anlatmaya bağlı metinlerde, özellikle hikâye ve romanda yapı unsurları vardır: olay, kişi, mekân, zaman. Yani “Hikâyede olay örgüsü nedir, hangi kişiler var, olaylar hangi mekân veya mekânlarda gerçekleşiyor, olayların gerçekleşme zamanı nedir?” sorularına cevap aranır. Bunun öğretimi hepi topu yarım saatlik bir süre ister. Bu süre fazla da bulunabilir. Program hazırlayıcıları (mekânın sahipleri) Türk edebiyatını, Türk dilini buharlaştırırken “mekân zaman, zaman mekân” nakaratlarıyla doldurmuşlar programı. Üstelik bu “mekân”ın programın neresinde öğretileceği de belli değil.

İşte “mekân” kelimesinin eksiz olarak geçtiği yerler:

Zaman ve mekân (s.43), mekân ve zamanı (s.47), zaman ve mekân (s.47), zaman, mekân (s.62), zaman, mekân (s.65), zaman, mekân (s.84), mekân, zaman (s.88), mekân, zaman (s.90), zaman, mekân (s.90), zaman, mekân (s.91), Mekân, zaman (s.93), zaman, mekân (s.94), seçtiği mekân (s.94), zaman ve mekân (s.95), zaman, mekân (s.97), zaman, mekân (s.100), mekân, zaman (s.102), mekân, zamanla (s.102), mekân, zaman (s.102), mekân ve zamanı (s.103), mekân, gürültü (s.103), zaman, mekân (s.108), gerçekleştirileceği mekân (s.111), mekân ve zamanın (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman ve mekân (s.129), zaman, mekân (s.129), zaman ve mekân (s.131), zaman ve mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), mekân ve zaman (s.112), mekân, zaman (s.149), beden dili ve mekân (s.150), zaman, mekân (s.156), mekân, beden dili (s.162), mekân, zaman (s.169), mekân, zaman (s.169), mekân, kişiler (s.180), mekân, unsurlarının (s.183), zaman ve mekân (s.189), mekân, zaman (s.201), zaman ve mekân (s.209), zaman, mekân (s.211), mekân/mekânlara (s.215), mekân/mekânlara (s.215), zaman ve mekân (s.209)

Bunlar “mekân” sözcüğünün eksiz kullanımları, bir de ekli biçimleri var. Hazırlık sınıfından başlayıp 12. sınıfa kadar (12 dâhil) devam ediyor “mekân”. Her sınıf düzeyinde 4 tema, hazırlık sınıfı dâhil toplamda 20 tema (ünite) var ve bu 20 temanın 20’sinde de “mekân” ve onun partneri “zaman” sözcükleri yer alıyor. Memleket meselesi yani.

Bu dersin amacı Türk edebiyatının tarihî süreç içerisindeki yolculuğu, değişim ve dönüşümleri; Türk dili ile ilgili kurallar ve Türk dilinin kullanımı mı yoksa metin tahlilcisi (alımlayıcısı) yetiştirmek mi belli değil.

Laf ola beri gele

“Ben dedim, oldu.” edasında bir başıbozukluk… hazırlık........

© Doğruhaber


Get it on Google Play