Bayılıyorum böyle yerlere. Tek marka biranın sadece fıçısı, rakının da en klasiği var. Onlar müşterisini tanıyor, müşterileri de onları.

Burası Ümraniye Esenevler’de bir meyhane, Cancana Dostları. Aslında bir bölümü Ataşehir sınırları içinde kalan 3001. Cadde’nin devamında. O1-O2 otoyolu Çamlıca bağlantısı üzerindeki köprüden geçince artık Ümraniye’desiniz. Caddenin Ataşehir kısmında karşılıklı meyhaneler yer alırken bu tarafta Cancana Dostları dışında mekân yok. Eskiden hepsi 1 Mayıs Mahallesi sınırları içindeyken, 2008’de Ataşehir kurulunca, büyük bölümü o tarafta kalmış.

Fahrettin (Kerim Avcı), en eski dostlarımdan biri. Üniversite için İstanbul’a geldiğimde ikimiz de Cumhuriyet’te gece muhabirliği yapıyorduk. 40 yıllık iki dost, bu gece Cancana Dostları’nda içeceğiz. Daha uygun bir yer olamaz.

Kerahat vakti, 3001. Cadde’nin trafik çilesinden sonra ulaştık Cancana’ya. 30 Ağustos İlkokulu otobüs durağının hemen arkasındaki cepte, caddeye cepheli.

Dar uzunca bir salon… Girişin solunda üç sıra masa, mutfak, ocakbaşı, iki kabinli alaturka tuvalet var. Açıkçası tuvaletlere pek özen gösterilmemiş. Solda ise hem adisyonların tutulduğu hem de fıçı biranın servis edildiği bir banko, bankodan sonra kimi dört, kimi altı, kimi sekiz kişilik yedi masa bulunuyor. İlk sırada bir beyefendi birasını yudumluyor, ikinci sıra bizim.

Fahrettin meze seçimini bana bırakıyor. Meze dolabında 15 çeşit var. Bazılarını görünüşü zaten ele veriyor.

Humus, Arnavut ciğeri, acılı ezme, patates salatası, haydari seçiyorum. Yarımşar porsiyon. Gelenlerin bazılarında da tazelik ve malzeme sorunu var. Bir de 35’lik rakı söylüyoruz, marka seçme şansı yok ama razıyız gelenden zaten.

Dört televizyon ekranında da aynı kanal, TRT Müzik açık. Türkü programının adı Sade. Şükriye Tutkun ve Ali Osman Erbaşı hem sunuyor hem çalıp söylüyor.

Karşımızdaki masanın duvarında karakalem bir cezaevi resmi asılı. Avlusundaki kadroda kimler yok ki…

Soldan sağa sayıyorum: Oturanlar Sabahattin Ali ve Aziz Nesin. Deniz Gezmiş Yılmaz Güney’le, Uğur Mumcu Nazım Hikmet’le voltada. En sağda bağlama çalan da Mahzuni Şerif. Hayali kadronun yattığı hayali cezaevi için Sinop Cezaevi’nden esinlenilmiş.

Resmin altındaki masada bira içenler, müdavimlerden. Masalar arası laflıyoruz. Sadık Dursun (50), yakında oturuyor. Apartman görevlisi, EYT emeklisi. “18 yaşından beri bütçeye göre ortamdayım. Haftada birkaç kez gelir eş-dostla muhabbet ederim.” Arkadaşı Hakan Bardak (43), esnaf, o da yakında oturuyor. “Müdavimiz. Muhabbete geliyoruz tabii. Bar filan sevmeyiz, oralarda bu ortam yok.”

Laf içkilere yapılan zamlara geliyor. Yaramız taze henüz. İkisi de yaşam tarzına müdahale olarak yorumluyor artan fiyatları: “Yüzde 35 zam mı olur? Muhalefet itiraz etse dinsiz diye propaganda yapacakları için, kimse ses çıkaramıyor. Olan bize oluyor.” Umutları Sayısal’da, İddaa’da. Kuponunu kontrol ettikten sonra buruşturup masaya bırakıyor Hakan bey. “Geçen hafta bir arkadaşım 370 bin lira aldı, ben 70 liralık oynadım 35 lira aldım. Bu hafta o da yok.”

Sade, ‘Adana Köprübaşı’ düetiyle sona erdi. Ardından Esra İçöz ve@ İhsan Güvenç’in stüdyodan seyircili sunduğu ‘Senin Şarkın’ programı, ‘Arım, Balım, Peteğim’ düetiyle başladı. Hiç izlememiştim, gayet iyi yorumcular.

Fahrettin erken ayrıldı. O gidince mekân sahibine kendimi tanıtıp sohbete koyuldum.

Nesimi Gündoğdu’nun (56) abisi Metin, 1992’de açmış burayı. Kendisi ticaretle meşgulken 2006’da abisini kaybedince işin başına geçmiş. “1978’den beri mahalledeyim. 1 Mayıs Mahallesi’nin ilk çocuklarındanım. Biz bu mahallenin bir parçasıyız. Gelenlerin hepsi dostlarımız. Cem evinde de spor kulübünde de eylemde de beraberiz. Dışarıdan baskı olamaz. Ama en kalabalık ilçede kala kala ruhsatlı üç-beş mekân kaldık.”

Sadece bu çevrenin insanları mı gelir buraya? “Değil tabii. Beş yıl önce kolunda makineli tüfek dövmesi olan bir kardeşim girdi, ‘Beni koruyabilir misin, ben MHP’liyim’ dedi. Ona zarar vermek için önce beni ezmeleri gerek. Beş yıldır müdavimimiz. Kapımız herkese açık. Arkamdaki Ali Abi 30 yıldır (parmağıyla işaret ederek) şu masadaki Haydar hocam 25 yıldır aynı sandalyede oturur.”

Hâlâ ‘Senin Şarkın’dayız. Esra İçöz, ‘Pişman olur da birgün’ü yorumluyor, ardından İhsan Güvenç, ‘Bağa girdim kamışa’yı söylüyor. Temiz Türkçe, yılışıklık yok. Kalkmamış olursam, ilerleyen saatlerde ‘Züleyha İle Sınırsız Ezgiler’le de tanışacağım.

Mutfağın önündeki sekiz kişilik masa, benim ‘ortalık masası’ dediğim türden, biri oturup biri kalkıyor. Tam mahalle meyhanesi ruhuna uygun. Eve gitmeden önce ya da sosyalleşmek istediğinde gidip, nasıl olsa birilerini bulacağın, teklifsiz oturup sohbete dahil olacağın masalardan. Kimi bira kimi rakı içiyor. Muhabbet daldan dala. Selfi çekiliyoruz.

Ocakbaşının üstünde çeşitli futbol takımlarının eski tip renkli fotoğrafları var.

Nesimi bey eski futbolcu. Doğuş Spor Kulübü üyesi, eski Selamsız’da oynamış.

Mutfaktaki Haydar Bakan (59), kâh meze dolduruyor kâh ızgaranın başında kâh serviste. 46 yıldır bu meslekte. “Bulaşıkçılıktan başladım. Beş yıldır buradayım. Burada herkes birbirini tanır. Kadıköy çarşısındaki mekânlarda da çalıştım. Semt meyhanesi daha iyi, kaprisli müşteri olmaz. Birinin hatası olsa, ertesi gün gelir özür diler.”

Aşçı izinliymiş. Ana yemek ne önerir? “Tavuk şiş” diyor. Anlıyorum ki başka çeşit yok. Zaten işleri de biraz düşük. Mahcup etmemek için “olur” diyorum. Ağzıma tavuk sürmeyeli en az 15 yıl olmuştur. Hatır için. Neyse ki pişmiş. Aslında tereyağlı yaprak ciğer, Adana, kuzu şiş ve ciğer şiş spesiyalleriymiş. Bir dahaki sefere artık.

Seçim gibi zorunlu günler ve yılbaşları haricinde her gün açıklar. Öğlen 12:00’de açıp gece yarısına kadar servis veriyorlar. Fiyatlara gelince bira 80, 35’lik rakı 600, mezeler ortalama 80, ızgaralar 200-270 lira arasında.

Kalkmadan önce ‘Züleyha İle Sınırsız Ezgiler’ başladı. Türküde ‘Eşarbımı yaz bağlama’ diyor. Daha önce gittiğim bir meyhanede TRT Haber kanalına maruz kalmıştım ama haber yoktu. TRT Müzik ise izlediğim kadarıyla kendi tarzında kaliteli programlar yapıyor. Bu kanal otonom mu acaba?

Hesabı istiyorum, 1060 lira tutuyor.

Gece yarısına çok var ama İETT otobüsleri gelmek bilmiyor. Ruh sağlığımı korumak için mecbur kalmadıkça taksiye binmekten genellikle kaçınıyorum. Neyse ki bindiğim taksici de en az benim kadar suratsız davrandığı için ilişkimiz mesafeli. Konuşmak zorunda kalmadan Üsküdar iskelesine ulaşıyorum.

QOSHE - İsmiyle müsemma - Behzat Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsmiyle müsemma

8 0
18.01.2024

Bayılıyorum böyle yerlere. Tek marka biranın sadece fıçısı, rakının da en klasiği var. Onlar müşterisini tanıyor, müşterileri de onları.

Burası Ümraniye Esenevler’de bir meyhane, Cancana Dostları. Aslında bir bölümü Ataşehir sınırları içinde kalan 3001. Cadde’nin devamında. O1-O2 otoyolu Çamlıca bağlantısı üzerindeki köprüden geçince artık Ümraniye’desiniz. Caddenin Ataşehir kısmında karşılıklı meyhaneler yer alırken bu tarafta Cancana Dostları dışında mekân yok. Eskiden hepsi 1 Mayıs Mahallesi sınırları içindeyken, 2008’de Ataşehir kurulunca, büyük bölümü o tarafta kalmış.

Fahrettin (Kerim Avcı), en eski dostlarımdan biri. Üniversite için İstanbul’a geldiğimde ikimiz de Cumhuriyet’te gece muhabirliği yapıyorduk. 40 yıllık iki dost, bu gece Cancana Dostları’nda içeceğiz. Daha uygun bir yer olamaz.

Kerahat vakti, 3001. Cadde’nin trafik çilesinden sonra ulaştık Cancana’ya. 30 Ağustos İlkokulu otobüs durağının hemen arkasındaki cepte, caddeye cepheli.

Dar uzunca bir salon… Girişin solunda üç sıra masa, mutfak, ocakbaşı, iki kabinli alaturka tuvalet var. Açıkçası tuvaletlere pek özen gösterilmemiş. Solda ise hem adisyonların tutulduğu hem de fıçı biranın servis edildiği bir banko, bankodan sonra kimi dört, kimi altı, kimi sekiz kişilik yedi masa bulunuyor. İlk sırada bir beyefendi birasını yudumluyor, ikinci sıra bizim.

Fahrettin meze seçimini bana bırakıyor. Meze dolabında 15 çeşit var. Bazılarını görünüşü zaten ele veriyor.

Humus, Arnavut ciğeri, acılı ezme, patates salatası, haydari seçiyorum. Yarımşar porsiyon. Gelenlerin bazılarında da tazelik ve malzeme sorunu var. Bir de 35’lik rakı söylüyoruz, marka seçme şansı yok ama razıyız gelenden zaten.

Dört televizyon ekranında da aynı kanal, TRT Müzik açık. Türkü programının adı Sade. Şükriye Tutkun ve Ali Osman Erbaşı hem sunuyor hem çalıp söylüyor.

Karşımızdaki masanın duvarında karakalem bir cezaevi resmi asılı. Avlusundaki kadroda kimler yok ki…

Soldan sağa sayıyorum: Oturanlar Sabahattin Ali ve Aziz Nesin. Deniz Gezmiş Yılmaz Güney’le, Uğur Mumcu Nazım Hikmet’le voltada. En sağda bağlama çalan da Mahzuni Şerif. Hayali kadronun yattığı hayali cezaevi için Sinop Cezaevi’nden esinlenilmiş.........

© Diken


Get it on Google Play