Bir arkadaşım tavsiye etti ama hayal meyal hatırlıyor yerini. Ona göre Üsküdar Zeynep Kamil’de, Burhan Felek Spor Salonu’nun karşısında. Birkaç basamakla iniliyormuş.

Kerahat vakti yaklaşırken aramaya başladım Kristal’i. Tarif ettiği yerde yok. Tekel bayilerinden birine sordum, sokak aralarında bir yere gönderdi. Bulamadım. Zaten orada bir meyhane olsaydı mucize sayacaktım. Başka bir esnaf, “Vakıfbank Spor Salonu’nun karşısında o, buralarda değil” diyerek doğru yolu tarif etti.

Yeri hariç, tam arkadaşımın anlattığı gibi. İcadiye, Cumhuriyet Caddesi üzerinde, bir apartmanın 8-10 basamakla inilen bodrum katında… Tabelası özgün, içki firmalarının yaptırdıklarından değil. Bu arada İcadiye, ne kadar enteresan bir semt ismi, değil mi? Arapça kökenli ‘icat’tan geliyor. Kayseri Ermenisi Serkis Kalfa, icat ettiği basma makinalarını burada üretirmiş. İcattan İcadiye.

Mekâna girdiğimde hava kararmıştı. Dar, uzun bir salon, salonun sonunda mutfak, hemen yanında adisyonların tutulduğu patron masası, arkasında tek göz tuvalet var. Girişin sağında üç sekizli, iki dörtlü masa, solunda içki dolabı, yanında 10 kişilik yüksek bar masası, arada kalınca bir kolon, ardında tekrar bir dörtlü masa ve patron masası var.

Masalardan üçü doluydu girdiğimde. Sağdaki ilk iki sekizli masanın ikincisine, koridor ucuna yerleştim. Karşımda salonu hem bölen hem daraltan taşıyıcı üç kolondan biri var. Masayı paylaştığım bu kolona rağmen, arkamdaki masa hariç, bütün salona hakimim.

Burası da at yarışı mekanı. Salonun sağ tarafının iki ucunda birer, ortada sırt sırta vermiş iki, patron masasının bulunduğu yerde de bir ekran var. Metrekare başına en fazla ekran düşen yer burası olsa gerek, 39 sandalyeden ekran görmeyeni yok. Tabii ki hepsinde aynı kanal, TJK TV açık. Bugünkü yarışlar Kocaeli hipodromundan. Oturduğumda 4’ncü yarış koşuluyordu. Handikap 16/H2-3+İ, 2000m kum yazıyor. Finişten sonra gayri resmi sonuç 4-9-3-1-7 olarak ekranda beliriyor. ‘2. 6’lı ganyanda 7 milyon 249 bin lira verecek’ yazıyor başka bir satırda. Bak, şimdi de 7 no’lu atın ilgilisi, 1 ve 4 no’lu atlara protesto çekmiş.

Hep söylüyorum, öğreneceğim bir gün bu işi. Bakarsınız, gözleri ekranla kuponları arasında gidip gelen meyhanedaşlarımın hayal ettiği gibi, zengin bile olurum. Zaten önümdeki masanın ana konusu at yarışı, bitcoin, banka faizleri. Kulak kabartıp feyz almaya çalışıyorum.

Bira olarak tek markanın bazı çeşitleri var. Taze gelen az fıstıkla soğuk biradan sonra meze seçmek için dolabın başına geçiyorum.

Yarımşar porsiyon şakşuka, Rus salatası (Amerikan mı diye düzeltmiyorlar), acılı patates ezme, barbunya pilaki, pazı kavurma, bir de 35’lik rakı söylüyorum.

Yerime geçmeden evvel patron masasında adisyonları tutan beyefendiye kendimi tanıtıp ayak üstü sohbete koyuluyorum.

Erol İren 68 yaşında, emekli polis memuru. 1994’te ruhsatıyla birlikte meyhaneyi, 1998’de de mülkünü satın almış. Kendisinden önce bir 12 yılı varmış mekanın. ‘Yeşilim’ imiş o zaman adı. Devraldıktan sonra 30 isim belirleyip eşi, kendisi ve iki oğlu arasındaki çekilişle bulmuşlar yeni ismini.

Küçük oğlum Burak, sekiz yaşındaydı o zaman. Onun çektiği kağıttaki isimde karar kıldık ailece. Şimdi de ona bırakıyorum burayı. Büyüğü başka meslek tercih etti, Burak hep sevdi bu işi. Müşteri merdivenden inerken o, ne yiyeceğini bilir.”

Duvarlarda asılı retro otomobil ve motosiklet aksesuarlarından genç bir dokunuş olduğu belli.

Erol bey bacak ağrılarından muzdarip, doktora gitmiş bugün. Koşturmak yaramıyormuş, birkaç gün sonra bu işten de emekliye ayıracakmış kendini. Son günlerinde yakalamışım.

Müşterilerin tamamına yakını müdavim. “Tek başına bayan da oturabilir. Buradaki Amerikan lisesinin (Üsküdar Amerikan Lisesi) yabancı hocaları da müdavimimiz.”

Benim gittiğim gün kadın müşteri yoktu ama kimsenin kimseyi rahatsız etmediği bir ortam olduğu belli.

Erol bey her gün bir 70’liği devirirmiş. Mutfak ve malzeme hassasiyetini tek cümleyle anlatıyor: “Yemediğimi yedirmem.”

Masama dönüp mezeleri tatmaya başladım. İyi malzemeli, taze ve yerinde lezzetler. Sonradan sipariş ettiğim beyaz peynir de tam rakılık.

Erol beyle konuşurken 5’inci koşuyu kaçırmışım, sonuç veremeyeceğim, kusura bakmayın. Bir de fark ediyorum ki müzik yok televizyonlar da sessizde.

Arkamdaki masanın sahibi de geldi. “İyi akşamlar, afiyet olsun” selamını diğer masalar “Hoş geldin İbrahim abi” diye alıyor. Anlaşılan bütün müşteriler birbirini tanıyor. Bir de izlediğim kadarıyla, aynı masada da otursalar herkes kendi şişesinden içiyor.

İbrahim beyin “Yolun düşerse, buralardan geçersen bir limon getirir misin?” ricasını garson, tuhaf bir talepte bulunulmuş gibi uzun bir “Haydaaa” çekerek cevaplıyor. Birazdan da “Bir tane buldum, şansına” diyerek limonu getiriyor. Bu samimiyetin nedenini Eyüp beyle tanışınca anlıyorum. Eyüp Aydın (58), 30 yıldır buranın müdavimi iken, iki ay önce garson olarak çalışmaya başlamış. “Şişhane’de elektrik piyasasındaydım, birkaç ay önce emekli oldum.” Bu işte yeni olsa da benim de memnun kaldığım, rahatsız etmeyen, samimi servisinin nedeni, masanın müşteri tarafını da iyi bilmesinden kaynaklanıyor.

Biz laflarken içeri giren dört genci şöyle bir tarttıktan sonra, oturduğum masanın ‘rezerve’ yazan diğer bölümüne alıyor. Rezerve yazısı, geleni ayıklamak için konmuş anlaşılan.

Yeni komşularıma kulak misafiri oluyorum ara ara. Yeni girmeye başlamışlar meyhane ortamlarına. Bir 70’lik rakı, birkaç meze, bir de meyve tabağı sipariş ediyorlar. İyi niyetle, ‘racona uygun’ davranmaya çalışıyorlar. Eyüp Bey de hoşgörüyle hizmetini esirgemiyor. Bir ara, kendileriyle de dalga geçerek, içkilerin üzerlerindeki etkisi mevzusuna dalıp, ‘Rakı baş tacı, viskiye itiraz yok, biranın da hatırı var, şarap da yerine göre’ kararına varıyorlar. Olur bu çocuklar.

Çeşit tadayım diye önce yarım köfte sipariş ediyorum, tabelasında köfteci yazan birçoğundan iyi.

Eyüp bey, “Dört mezgitim kaldı, onu yapayım sana” deyince ikinci çeşit de belli oldu. Mısır unuyla, yumurtalarıyla birlikte temiz yağda tava edilmiş. Tazecik. Ustaya teşekkürlerimi gönderiyorum, birazdan çıkıp geliyor.

Cemal Yılmaz 68 yaşında, 50 yıldır da meslekte. Komilikten patronluğa işin her bölümünde bulunmuş. Yıllarca emek verdiği kendi işletmesini pandemide kapatmak zorunda kalmış. ‘Neydim ne oldum’ demeden anlatıyor. Mesleki zorluklardan laflıyoruz biraz da. Dertliyiz.

Solumdaki 10 kişilik yüksek bar masasına servis açmaya başlıyor Eyüp bey, gelenler var. At yarışına odaklanmışım. 9’uncu yarış koşuluyor. Atlar finişe yaklaşırken önümdeki masadakiler ayağa fırlayıp, “Al içeriye lan“, “Yürü be” diye bağırarak el kol hareketleriyle ekrandaki jokeylere taktik veriyor. Jokeyler kulak mı vermedi, taktikleri mi yanlıştı bilmiyorum, yarış bitince kuponlarını yırtıp yerlerine oturuyorlar. Kesin sonuç 9-6-11-4-2 şeklinde.

Ben öyle kaptırmışken “Behzat Abi?” diye sesleniyor yeni gelenlerden biri. Orhan. Bizim Orhan. Daha önce yazdığım Bağlarbaşı Çarkıfelek’i o tavsiye etmiş, birlikte gitmiştik. Hatta “Orhan’a burayı tavsiye edeyim” diye aklımdan geçirmediysem ne olayım. On parmağında on marifet insanlardan Orhan. Yelken yarışlarında aynı ekipteyiz. Bir başka hobisi de bilardo. Yakınlardaki salondan çıkıp gelmişler. Arkadaşları Akın, İlker ve Tanju ile de tanışıp muhabbeti koyulaştırıyoruz. Bunca muhabbete zaman yetmiyor tabii.

Ruhsatları 04:00’e kadar olsa da gece yarısı benim için gitme vakti. Sabah 11:00’de açılıyormuş her gün. Seçim gibi zorunlu haller dışında kapalı günleri yok. Ramazan gibi zamanlarda perdeyi kapatıp öyle servis veriyorlarmış. Hatta pandemide de aynı şekilde servise devam etmişler, iyi de etmişler.

Hesabım 1115 lira tuttu. 35’lik rakı 460, bira 65, mezeler 60’şar, paçanga 60, köfte 200, et sote 260, günlük balık 150 lira civarı.

Hamiş: Ben gittiğimde henüz alkollü içkiye ortalama yüzde 35’lik zam gelmemiş, genel zam yağmuru başlamamıştı.

QOSHE - Ganyancılarla Üsküdar Amerikanlılar yan yana  - Behzat Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ganyancılarla Üsküdar Amerikanlılar yan yana 

9 0
11.01.2024

Bir arkadaşım tavsiye etti ama hayal meyal hatırlıyor yerini. Ona göre Üsküdar Zeynep Kamil’de, Burhan Felek Spor Salonu’nun karşısında. Birkaç basamakla iniliyormuş.

Kerahat vakti yaklaşırken aramaya başladım Kristal’i. Tarif ettiği yerde yok. Tekel bayilerinden birine sordum, sokak aralarında bir yere gönderdi. Bulamadım. Zaten orada bir meyhane olsaydı mucize sayacaktım. Başka bir esnaf, “Vakıfbank Spor Salonu’nun karşısında o, buralarda değil” diyerek doğru yolu tarif etti.

Yeri hariç, tam arkadaşımın anlattığı gibi. İcadiye, Cumhuriyet Caddesi üzerinde, bir apartmanın 8-10 basamakla inilen bodrum katında… Tabelası özgün, içki firmalarının yaptırdıklarından değil. Bu arada İcadiye, ne kadar enteresan bir semt ismi, değil mi? Arapça kökenli ‘icat’tan geliyor. Kayseri Ermenisi Serkis Kalfa, icat ettiği basma makinalarını burada üretirmiş. İcattan İcadiye.

Mekâna girdiğimde hava kararmıştı. Dar, uzun bir salon, salonun sonunda mutfak, hemen yanında adisyonların tutulduğu patron masası, arkasında tek göz tuvalet var. Girişin sağında üç sekizli, iki dörtlü masa, solunda içki dolabı, yanında 10 kişilik yüksek bar masası, arada kalınca bir kolon, ardında tekrar bir dörtlü masa ve patron masası var.

Masalardan üçü doluydu girdiğimde. Sağdaki ilk iki sekizli masanın ikincisine, koridor ucuna yerleştim. Karşımda salonu hem bölen hem daraltan taşıyıcı üç kolondan biri var. Masayı paylaştığım bu kolona rağmen, arkamdaki masa hariç, bütün salona hakimim.

Burası da at yarışı mekanı. Salonun sağ tarafının iki ucunda birer, ortada sırt sırta vermiş iki, patron masasının bulunduğu yerde de bir ekran var. Metrekare başına en fazla ekran düşen yer burası olsa gerek, 39 sandalyeden ekran görmeyeni yok. Tabii ki hepsinde aynı kanal, TJK TV açık. Bugünkü yarışlar Kocaeli hipodromundan. Oturduğumda 4’ncü yarış koşuluyordu. Handikap 16/H2-3 İ, 2000m kum yazıyor. Finişten sonra gayri resmi sonuç 4-9-3-1-7 olarak ekranda beliriyor. ‘2. 6’lı ganyanda 7 milyon 249 bin lira verecek’ yazıyor başka bir satırda. Bak, şimdi de 7 no’lu atın ilgilisi, 1 ve 4 no’lu atlara protesto çekmiş.

Hep söylüyorum, öğreneceğim bir gün bu işi. Bakarsınız, gözleri ekranla kuponları arasında gidip gelen meyhanedaşlarımın hayal ettiği gibi, zengin bile olurum. Zaten önümdeki masanın ana konusu at yarışı, bitcoin, banka faizleri. Kulak kabartıp feyz almaya çalışıyorum.

Bira olarak tek markanın bazı çeşitleri var. Taze gelen az fıstıkla soğuk biradan sonra meze seçmek için dolabın başına geçiyorum.

Yarımşar porsiyon şakşuka, Rus salatası (Amerikan mı diye düzeltmiyorlar), acılı patates ezme, barbunya pilaki, pazı kavurma, bir de 35’lik rakı söylüyorum.

Yerime........

© Diken


Get it on Google Play