Ya bizimlesin ya da bize karşı”: ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu düzenin uygulamasının ve politikasının özü. Sovyetler Birliği atom bombası stoklarıyla, yıkıcı güç olma açısından ABD’nin tekelini dengeleyince, dünya üçüncü dünya savaşını neredeyse imkânsız kılan bir “dehşet dengesi” içine girdi.

Ama ABD’nin dünyadaki savaşları, karıştırıcılığı, müdahaleleri, Avrupalıların sömürgelerinden vazgeçmemek için Afrika ve üçüncü dünya ülkelerindeki savaşları sonucu “1945-1990 arasında tüm dünyayı kasıp kavuran savaşlarda 20 milyon insan” öldü. Bu dönem bağımsız üçüncü dünya ülkelerinin ortaya çıkışıydı.

Hindistan’ın genç başbakanı Nehru, “Dış ilişkiler bir kere elinizden çıkıp başkasının kontrolüne girince o zaman hiçbir şekilde bağımsız değilsiniz” diyecekti.

İlk bağımsızlık savaşıyla dünyaya örnek olan Türkiye ise 1945’lerden sonra ABD’nin savaş politikasının aracı olacak, bağımsızlığını epey yitirecek, üçüncü dünya ülkelerinin yükselişine acı acı bakacak, Cezayir özgürlüğünde bile Fransız emperyalistlerinin safında yer alacaktı.

Bugün Çin ile ABD arasındaki Tayvan krizi yeni değil. 1958’deki krizde Tayvan’ı Kıta Çin’ine katmak için harekete geçen Çin, ABD’nin atom bombası tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı.

O yıl ABD Lübnan’ı işgal etmiş, Endonezya’da darbe yapmıştı. Mao Tayvan konusunda “Amerikan emperyalistlerini sıkıştırmayı ve Ortadoğu’daki ulusal kurtuluş hareketlerini eylemle destekleme” amacını dile getiriyordu.

Bugün de ABD askeri gücü Ortadoğu’da siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için tüm haşmetiyle duruyor.

Çin Tayvan’ı hep anavatanın bir parçası olarak gördü.

Yine iki ülke Tayvan’da karşı karşıya.

Ama ABD’nin karşısında, bu kez ABD’nin karşısında, bilimde, teknolojide, askeri-sanayi komplekste ve şüphesiz mali olarak çok güçlü en büyük rakibi Çin duruyor.

İngiliz ve Avrupalı müttefikleriyle birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük rakibi Rusya’yı, 2000’li yıllardan beri adım adım askeri bakımdan kuşatma ve kendi sınırlarına hapsederek çökertme politikasına Putin’in Ukrayna’yı işgali ile verdiği güçlü yanıt karşısında ABD ve Batı’nın trilyonlara varan askeri ve mali desteği çaresiz kaldı, dahası Avrupa ve ABD’yi mali bakımdan zora soktu.

Şüphesiz işgal desteklenecek bir durum veya politika değil.

Fakat bu işgal, Soğuk Savaş döneminin, Berlin Duvarı’nın yıkılmasını takiben yeniden başlayan Soğuk Savaş döneminin yeniden canlanmış halidir.

1990’a kadar nasıl 20 milyon insan büyük güçlerin egemenlik mücadelesine kurban gittiyse, Ukrayna ve başka yerlerdeki savaşlar da İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan askeri bir dünyanın parçalarıdır.

ABD büyük askeri gücüne rağmen bugün zor durumdadır.

Geri çekilmemek, kaybetmemek için direniyor.

70 yıl geçti. Üçüncü dünya savaşı görülmemiş bir dehşette ve dünyanın ve canlılığın neredeyse sonunu getirecek bir nitelikle olacağı için, dünyanın yine bir dehşet dengesi sürecine girmesi daha çok muhtemeldir.

Dünyada değişen bir şey yok. Savaşan bir dünya yüzyıllardır sürüyor. Uygarlık bir hikâye.

Dünya yönetilemez hale geliyor. Size Ekvador ve Haiti öyküsü anlatacağım, yeni dünyanın yüzünü okuyalım diye.

QOSHE - Savaş yok ama 20 milyon ölü var - Orhan Bursalı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Savaş yok ama 20 milyon ölü var

64 0
23.01.2024

Ya bizimlesin ya da bize karşı”: ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu düzenin uygulamasının ve politikasının özü. Sovyetler Birliği atom bombası stoklarıyla, yıkıcı güç olma açısından ABD’nin tekelini dengeleyince, dünya üçüncü dünya savaşını neredeyse imkânsız kılan bir “dehşet dengesi” içine girdi.

Ama ABD’nin dünyadaki savaşları, karıştırıcılığı, müdahaleleri, Avrupalıların sömürgelerinden vazgeçmemek için Afrika ve üçüncü dünya ülkelerindeki savaşları sonucu “1945-1990 arasında tüm dünyayı kasıp kavuran savaşlarda 20 milyon insan” öldü. Bu dönem bağımsız üçüncü dünya ülkelerinin ortaya çıkışıydı.

Hindistan’ın genç başbakanı Nehru, “Dış ilişkiler bir kere elinizden çıkıp başkasının kontrolüne girince o zaman hiçbir şekilde bağımsız değilsiniz” diyecekti.

İlk bağımsızlık savaşıyla dünyaya örnek olan Türkiye ise 1945’lerden sonra ABD’nin savaş politikasının aracı olacak, bağımsızlığını epey yitirecek, üçüncü dünya ülkelerinin yükselişine acı acı bakacak, Cezayir özgürlüğünde bile........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play