“Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir.” -Mustafa Kemal Atatürk

Sanırım hepimiz ülkemizin yollarında seyreden bazı araçların arka camlarında “Egemenlik ulusundur” yazısına, bazılarındaysa da “Hâkimiyet Allah’ındır” ibaresine rastlamışızdır. Bu sonuncuyu yazanların -sanırım konunun tam bilincine varmadan- aslında söylemek istedikleri, egemenliğin tüm ulusa değil, yalnızca Allah’ın yeryüzündeki temsilcilerine ait olduğudur. Oysa İslam felsefesini derinlemesine kavrayabilen insanlara göre, Yaradan’la kul arasına hiçbir kurum ya da kişi girmemelidir ki bu inanç da özünde -devletle dinin birbirinden ayrılması ve devletin, inançları ne olursa olsun, tüm vatandaşlara eşit uzaklıkta durması olarak tanımlanan- laiklik anlayışıyla uyuşmaktadır.

Gene sokaklarda rasgele seçilen birkaç vatandaşımıza 23 Nisan’da neyi kutlamakta olduğumuz sorusu yöneltildiğinde, çoğunun öncelikli yanıtı “Çocuk Bayramı” olacaktır. Oysa, Meclis’in 1920’deki ilk açılışından bir yıl sonra, yani 23 Nisan 1921’de bu tarihe geçen olayın bayram olarak kutlanması konusu yasallaşırken, aynı günlerin “Çocuk Bayramı” ve “Çocuk Haftası” olarak kutlanması kararı 1929’u bulmuştur.

Çocuk Bayramı’nın ulusal egemenliğimize ilk adımı attığımız tarihe isabet etmesinin nedenlerini başka bir yazımda ayrıntılı olarak irdelemek istiyorum. Bu yazımda sizlerle yalnızca paylaşmak istediğim, her konuya yaşadığı günün çok ötesine yönelik gözlerle bakan ve uzak geleceği bile gören Atatürk’ün, nasıl ulusal bağımsızlığımızı 19 Mayıs bayramıyla gençlere emanet ettiyse ulusal egemenliğimizi de geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımıza emanet etmeyi seçtiği inancıdır.

1920’ye geri dönelim... Ülkemizin dört bir köşesinden seçilerek çoğu günlerce süren zorlu yolculuklarla Ankara’ya ulaşan 115 milletvekili, o tarihte bu kentimizde Meclis’in toplanabileceği gerekli büyüklük ve donanımda bir başka bina bulunamadığı için, 23 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camisi’nde kılınan öğle namazından sonra, İttihat ve Terakki Fırkası kulübü olarak inşası başlanmış ama yapımı yarım kalmış binada toplanırlar. Binanın çatısı Ankaralıların evlerinden ve ilkokuldan getirilen kiremitlerle tamamlanır. Meclis kürsüsü Ankaralı bir marangoz tarafından hediye olarak yapılmıştır. İki petrol lambası ve sac sobalar civardaki kahvehanelerden, büro malzemeleri resmi dairelerden sağlanmıştır. Ankara dışından gelen ve burada evlerinde konuk olarak kalabilecekleri yakınları olmayan kimi milletvekilleri de Muallim Mektebi (Ankara öğretmen okulu) ve Ankara Mekteb-i Sultani’sinden (Taş Mektep) getirilen tahta sıralar üzerinde geceleyeceklerdir. Böylece, ulusal egemenliğimizi başlatan ilk meclisimiz, gerçekten de tüm halkımızın özverili katkılarıyla açılıp çalışmalarına başlayabilmiştir.

Yurtseverlikleriyle, görevlerini inançları doğrultusunda, hiçbir maddi beklentileri olmaksızın yerine getiren ilk milletvekillerimizi derin minnet duygularımla ve rahmetle anıyorum.



QOSHE - Ulusal egemenlik anlayışı - Prof. Dr. Yakut Irmak Özden - Olaylar Ve Görüşler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ulusal egemenlik anlayışı - Prof. Dr. Yakut Irmak Özden

18 1
24.04.2024

“Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir.” -Mustafa Kemal Atatürk

Sanırım hepimiz ülkemizin yollarında seyreden bazı araçların arka camlarında “Egemenlik ulusundur” yazısına, bazılarındaysa da “Hâkimiyet Allah’ındır” ibaresine rastlamışızdır. Bu sonuncuyu yazanların -sanırım konunun tam bilincine varmadan- aslında söylemek istedikleri, egemenliğin tüm ulusa değil, yalnızca Allah’ın yeryüzündeki temsilcilerine ait olduğudur. Oysa İslam felsefesini derinlemesine kavrayabilen insanlara göre, Yaradan’la kul arasına hiçbir kurum ya da kişi girmemelidir ki bu inanç da özünde -devletle dinin birbirinden ayrılması ve devletin, inançları ne olursa olsun, tüm vatandaşlara eşit uzaklıkta durması olarak tanımlanan- laiklik anlayışıyla uyuşmaktadır.

Gene sokaklarda rasgele seçilen birkaç vatandaşımıza 23 Nisan’da neyi kutlamakta olduğumuz sorusu yöneltildiğinde, çoğunun öncelikli yanıtı “Çocuk Bayramı”........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play