ABD; dünyaya kendi ekonomi politik modelinin en iyisi, en doğrusu, en güzeli olduğunu dayattıkça, hem ABD’nin bu yalanı daha çok açığa çıkıyor, adeta makyajı dökülüyor hem de ABD modelinin dışındaki modelleri merak eden, ilgi duyan ülkelerin sayısı artıyor. Üstelik dış politikada, ABD’nin kendisinin öncülük ettiği kurumları dikkate almaması, kendisinin koyduğu kurallara uymaması, ABD karşıtlığını daha da artırıyor. Bu gerilimleri, tepkileri, dünya genelinde olduğu gibi, ABD’nin yakın müttefiklerinde de görmek mümkün.

Biliyoruz, ABD’de özel mülkiyetin ve girişim hürriyetinin mutlaklığı, dokunulmazlığı, adeta kutsallığı öne çıkar. Oysa bu aşırı kazanç hırsının, insanlık için ne denli büyük bir sorun olduğu, vahşi kapitalizmin, sınırsız liberalizmin nasıl büyük bir bela olduğu dünyanın yaşadığı her ekonomik bunalımın, her savaşın, her küresel salgının ardından daha çok görülür. Çünkü bu modelde ortak iyi, ulusal yarar, toplumsal fayda değil, kişisel kazanç esastır. Özel mülkiyetin dokunulmazlığı, sermayenin, teşebbüs hürriyetinin, serbest rekabetin ve kârın azami kılınması belirleyici olunca da, ABD’nin emperyalist karakteri, ülke içindeki üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkileri; ülke dışındaki hammadde, pazar ve ucuz emek talebi, daha da belirginleşir.

Oysa bir de ABD dışındaki dünya vardır. Dahası bu dünya, bizzat ABD’nin öncülük ettiği kurumların raporlarında bile, dünyada son yıllarda ekonomik büyümenin lokomotifidir. Örneğin, IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü 2023 yılı Nisan ayı raporuna göre, küresel büyümenin yüzde 70’ini tek başına Asya Pasifik sağlamaktadır. 2023 yılında, Çin ve Hindistan birlikte, küresel büyümenin yarısını sağlarken, Çin’in payı yüzde 35, Hindistan’ın payı yüzde 15’tir. Bu iki ülkenin 1.4 milyarı geçen nüfuslarıyla, toplamda yaklaşık 3 milyarı bulduklarını da eklemek gerekir.

Keza IMF; Çin’in 2024 yılında yüzde 4.6 oranında büyüyeceğini açıklamıştır geçtiğimiz günlerde. Ayrıca, Çin’in 2023 yılında finansal olmayan doğrudan yabancı yatırımlarının yüzde 11.4 oranında arttığı, yabancı ülkelere 144 milyar doların üzerinde yatırım yaptığı, dış ticarette 264 milyar dolar cari fazla verdiği, KİT’lerin 873 milyar dolarlık yatırım yaptığı, borsaya kote şirket sayısının 5 bin 346’ya çıktığı düşünülürse, büyümenin itici gücünün dünyanın neresi olduğu daha iyi görülür.

Şunu da unutmamak gerekir, ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olan, Avrupa Birliği’nin lideri olarak öne çıkan ve dünyanın 5 büyük ekonomisi arasında gelen Almanya’da, ABD’nin onca itirazına rağmen, Alman şirketlerinin Çin’e yönelik ilgisinde belirgin bir artış söz konusudur. 2023’te Alman şirketlerinin Çin’deki doğrudan yatırımları, rekor düzeye ulaşmış, yüzde 4’ten fazla artarak, 11.9 milyar Euro olmuştur.

Çin; Kanada ve Meksika’yla birlikte, ABD’nin üç büyük dış ticaret ortağından biridir. ABD’nin en fazla ithalat yaptığı, en borçlu olduğu, en fazla ABD Hazine tahvilini elinde tutan ülkedir aynı zamanda. Dünyanın en büyük 500 şirketi arasında, Çinli şirket sayısı, ABD’li şirket sayısını geçmiştir. Bu Çinli şirketlerin dörtte üçü de devlete ait şirketlerdir üstelik.

Barış Doster

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

QOSHE - ABD’nin dayattığı modeli sorgulamak - Barış Doster
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD’nin dayattığı modeli sorgulamak

14 0
21.02.2024

ABD; dünyaya kendi ekonomi politik modelinin en iyisi, en doğrusu, en güzeli olduğunu dayattıkça, hem ABD’nin bu yalanı daha çok açığa çıkıyor, adeta makyajı dökülüyor hem de ABD modelinin dışındaki modelleri merak eden, ilgi duyan ülkelerin sayısı artıyor. Üstelik dış politikada, ABD’nin kendisinin öncülük ettiği kurumları dikkate almaması, kendisinin koyduğu kurallara uymaması, ABD karşıtlığını daha da artırıyor. Bu gerilimleri, tepkileri, dünya genelinde olduğu gibi, ABD’nin yakın müttefiklerinde de görmek mümkün.

Biliyoruz, ABD’de özel mülkiyetin ve girişim hürriyetinin mutlaklığı, dokunulmazlığı, adeta kutsallığı öne çıkar. Oysa bu aşırı kazanç hırsının, insanlık için ne denli büyük bir sorun olduğu, vahşi kapitalizmin, sınırsız liberalizmin nasıl büyük bir bela olduğu dünyanın yaşadığı her ekonomik bunalımın, her savaşın, her küresel salgının ardından daha çok görülür. Çünkü bu modelde ortak iyi, ulusal yarar, toplumsal fayda değil, kişisel kazanç esastır. Özel mülkiyetin dokunulmazlığı, sermayenin, teşebbüs hürriyetinin, serbest rekabetin ve kârın........

© CGTN Türk


Get it on Google Play