Yüzbinlerce Kürt, 1990’lı yılların çatışmalı dönemlerinde Türkiye’nin batısına ve Avrupa ülkelerine göç ederken, Maraş Pazarcıklı iki Kürt’ün ise yolu Japonya’ya düştü. Artan baskılar nedeniyle bu ülkeye göç edenlerin sayısında da ciddi artış oldu.

Japonya’ya iltica eden Kürtler genel olarak Tokyo’ya yakın Saitama eyaletinin Kawaguchi ve Warabi ilçelerine yerleşti. Sayının artması nedeniyle bölgedekiler buraya “Warabistan” ismini vermeye başladı. ‘Warabistan’daki Kürtler genellikle inşaat, yıkım-söküm ve restoran işlerinde çalışıyor.

Japonya’daki Kürtlerin sosyokültürel ve ekonomik yaşamlarını merak eden gazeteci İrfan Aktan ve etnomüzikolog Serdar Canan, bu ülkeye seyahat ederek alan çalışması yaptı.

Hem bu seyahatin serüvenini hem de Kürt müziğinde kaynak araştırmalarının önemini Serdar Canan’la konuştuk.

Japonya’ya giderken Kürt müziğiyle ilgili herhangi bir konferans vermek gibi bir planının olmadığını söyleyen Canan, şunları dile getiriyor:

“Çalışmalarla ilgili ilk sözleşmeler Kyoto Üniversitesi’yle yapıldıktan sonra bizim için ufak bir gece organize ettiler. Orada birkaç Kürtçe şarkı söyledim. Daha çok Filistin’le ilgili çalışmalar yapan Orta Doğu uzmanı Prof. Dr. Mari Oka da gecedeydi ve bana müziğimizle ilgili sorular sormaya başladı. O gece, üniversitede Kürt müziği konulu bir konferans yapmamız gerektiğini önerdi.”

İlk konferansta Kürt müziğinin dünü ve bugününü ele alacak şekilde bir konuşma yaptığından söz eden Canan, Ahmet Kaya’nın seslendirdiği ve Rojavalı sanatçı Xoşnav Tîllo’ya ait olan “Karwan”ı, ardından Şivan Perwer’in “Berxwedan Jîyan e”sini söylediğini belirtiyor.

Şarkıların çok sevildiğini ve konferansa gelen başka üniversitelerden akademisyenlerin de kendilerini davet ettiğini kaydeden Serdar Canan, çalışmalarına paralel olarak müziğin de ilerlemeye başladığını şu sözlerle ifade ediyor:

“Son iki gidişimde Matsumoto Üniversitesi ve Kobe Üniversitesi’nin davetlisiydim. Hem Kürt müziğini anlattım hem de dinletiler verdim. Derlediğim şarkıları orada yeniden icra ettim. Kendimi diğer şarkıcılardan şöyle farklı görüyorum: Ben etnomüzikoloji eğitimi aldığım için bir anlamda akademik çalışmalarla da ilgilenmeyi, yarı-akademik durmayı daha uygun görüyorum.”

Kyoto Üniversitesi’ndeki ilk konferansın ardından Hiroşima Şehir Üniversitesi, Nagazaki Üniversitesi, Tokyo Sanat Üniversitesi, Kwansei Gakuin Üniversitesi, Ryukyus Üniversitesi, Matsumoto Üniversitesi ve Kobe Üniversitesi’nde konferanslar verdiğini belirtiyor Canan:

“Bunların hepsinde iki saatlik zaman tanındı bana; bir saati Kürt müziği anlatımıydı. Kürtlerin kim olduğuna ilişkin de bilgiler veriyordum. Şu iki soruyu sordum: ‘Siz Kürtleri tanıyor musunuz? Kürtleri duydunuz mu?’ Birçoğu Kürtleri tanımadığını söyledi. Dolayısıyla müziğe girmeden önce Kürtleri ve Kürdistan’ı anlatmam gerekiyordu. Kürt müziğini anlatıyordum ancak çok derine de giremiyordum, çünkü seni tanımıyorlar. Yasaklanan bir dil, bir kültür ve aslında bir halk var. O halkın müziğini anlatıyorsun. Bu yüzden bu yasaklamaların müzik üzerindeki etkisinden de bahsetmek gerekiyordu. Kürt müziğinde kullanılan ses tekniklerini de anlatmaya çalıştım.”

Serdar Canan, Kürt müziğinde kaynak ve alan araştırmasının önemini ise şu sözlerle aktarıyor:

“Her etnomüzikolog gibi ben de müziği farklı bir bakış açısı, farklı bir perspektif ve geniş bir çerçevede değerlendirmeye çalışıyorum. O yüzden müzikle ilgili bir eksikliği daha fazla görebiliyorum. Bir etnomüzikolog müziğin sadece sesten, melodiden ibaret olmadığını bildiği için bunun eksikliğini çok daha rahat gözlemleyebiliyor. Örneğin yüksek lisans tezim için 2016’da Hakkari’de alan araştırması, kaynak taraması yaptım. Hakkari’de hangi çalışmalar yapılmış, hangi tarihlerde kimler buraya gelmiş, kimler buralardan gitmiş… Tarihsel arka planla ilgili bir literatür çalışması yapmam gerekiyordu ve o kadar az sayıda kaynakla karşılaştım ki… 1950’lerden 1960’lara kadar üç kez Hakkâri ve Beytüşşebap çevresine gelen Alman müzikolog Dieter Christensen araştırmalar yapmış. Japon etnomüzikolog Ayako Tatsumura, 1975’lerde Rojhilat’ın Mahabad kentinde araştırmalar yapmış, Kürt müziğiyle ilgili makaleler yayımlamış. Ayrıca 1950’lerde ABD’li arkeolog Ralph S. Solecki özellikle Başur’da (Irak Kürdistan Bölgesi) Kürtçe müzikler derledi. Birkaç ismin dışında nitelikli diyebileceğimiz az sayıda kaynaktan bahsedilebilir. Daha geriye gittiğimizde, mesela 1902’de Avusturyalı antropolog Felix von Luschan, kazı çalışmaları için Antep’e geliyor, ama aynı zamanda orada kayıtlar alıyor.”

“Sadece Hakkâri özelinde söyledim ama bu durum Kürt müziğinin geneli için geçerlidir” diyen Canan, şöyle devam ediyor:

“Kürt müziğiyle ilgili nazari (teorik) çalışma yok. Bahsettiğim araştırmacılar derledikleri şarkılar üzerinden birkaç teorik çalışma yapmış ama bunlar çok eksik. Kürt müziğini beş, on ya da elli şarkı üzerinden değerlendiremezsiniz ve bu şekilde anlayamazsınız. Örneğin etnomüzikolog Melih Duygulu’nun bir çalışmasından söz etmek istiyorum, kendisi aynı zamanda benim üniversiteden hocamdı. “Türkiye’nin Halk Müziği Makamları” kitabı yayımlanmadan önce Melih Hoca bize çalışmasından bahsetmişti ve Türkiye’deki bütün halkların müziğinin kitapta yer alacağını söylemişti. Kürtlerden de bahsedecekti. Fakat kitap yayımlandıktan sonra alıp, okudum. Ermenilerle, Rumlarla, Çingenelerle ilgili bir iki şarkı, Kürtlerle ilgili ise bir şarkı var, o da “Arix.” Erzincan depremiyle ilgili bir kadının o zaman söylediği bir ağıt bu. Kitapta Ermeni, Rum ve Çingene şarkıları belirtiliyor, “Arix” şarkısının ise Kürtçe olduğu belirtilmiyor. Ayrıca Kürtçesi de dil kurallarına uyulmadan; nasıl duymuşlarsa o şekilde tamamı yanlış ve sığ yazılmış. Melih Hoca “Arix” şarkısı üzerinden Kürt müziği makam sistemini anlamaya ve yazmaya çalışmış. Çalışma o kadar eksik ki! Kocaman Kürt müziğini “Arix” şarkısıyla anlayamazsınız, anlamlandıramazsınız, tanımlayamazsınız.”

Yakın zamanda Cewad Merwanî’nin hazırladığı ve dört ciltten oluşan bir kitap yayımlandı. Kitabın adı “Stranên Arşîva Radyoya Erîvanê/Erivan Radyosu Şarkılarının Arşivi”. Toplam 915 şarkının sözleri ve notaları dört ciltte toplandı. Müzik eleştirmeni Veysi Varlı ise bu ciltlerin nota sistemini yazdıran ya da editörlüğünü yapan kişi. Canan, bu kitaptan da söz ediyor:

“Merak edip aldım, çünkü çok heyecanlı bir çalışma olarak belirtilmişti, keza öyle. Ancak o kadar hüsrana uğradım ki! Böylesi değerli bir çalışmada yer alan Kürtçe şarkıların tamamı Geleneksel Türk müziği makam sistemiyle düşünülmüş ve notaya alınmıştı. Açıkçası bu beni çok üzdü. Böylesi önemli bir konunun çalışması böyle mi olmalıydı? Geleneksel Türk müziği makam sistemiyle Kürt müziğini anlamaya çalışırsanız, yanılırsınız. Bu kitaplarda da böyle olmuş. Notaların hemen hepsi hatalı veya eksik yazılmış. Kürt müziği de diğer Orta Doğu toplumlarında olduğu gibi makamsal bir müzik geleneğine sahiptir, dolayısıyla iki ses arası koma sesler sıkça kullanılır. Bunu göstermek için de bemol ve diyez gibi değiştirme işaretlerine ya da sembollere ihtiyaç duyuyoruz. Bunları yapmak için elbette Batı, Fars, Arap veya Türk müzik sistemlerini kullanıyoruz. Fakat artık bizim de var olan sistemler üzerine yeni eklemeler, semboller veya işaretler geliştirerek/üreterek kendi müziğimizi notaya alarak tanımaya-tanımlamaya ihtiyacımız var.”

Kürt müziğine ilişkin çalışma yapmanın kolektif bir çaba gerektirdiği görüşünde Canan:

“Etnomüzikologlar, müzikologlar, müzisyenler gibi herkesin dahil olacağı bir çalışmayla olacak bir iştir bu. Bununla ilgili Irak Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin çalışmalar yapması, buna bütçe ayırması gerekir. Bu, büyük bütçeler gerektirir ve birkaç kişinin üzerinde çalışabileceği bir iş değil. Son yıllarda yerelde bu tür çalışmaları yürüten ve derlemeler yapan çok araştırmacı var, fakat bu daha çok bireysel çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor ve herkes bireysel arşivcilikle sınırlı kalıyor. Tabii bunlar da çok değerli çalışmalar.”

Canan, Kürtlerle ilgili yapılmış ilk ses kayıtlarının ise Berlin ve Viyana’daki fonograf müzik arşivleri olduğunu belirtiyor.

“Onlar 130 yıla yakındır var ve Kürtlerle ilgili yapılmış ilk ses kayıtları da bu arşivlerde mevcut ve araştırılıp incelenmeyi bekliyorlar.”

Kürt müziğinin arşivlenmesi konusuna kafa yoran Kürt araştırmacı Zeynep Yaş’ın çalışmalarından da söz ediyor Canan:

“Kendisi bana birkaç kayıt gönderdi ve son telefon görüşmemizde Felix von Luschan’ın 1902’deki çalışmalarından söz etti. Onun şu ana kadar dört ses kaydı olduğunu biliyorduk, 1902’de kaydedilmiş Kürtçe şarkılar. Zeynep Hoca, heyecanla yeni kayıtlar bulduğunu ve o yıllarda kaydedilmiş birkaç şarkıya daha rastladığını söyledi. Böyle bir arşiv hâlâ Berlin ve Viyana’da varken Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin buna yönelik bir çalışması yok. Böyle bir çalışmaya ihtiyaç duymuyorlar. Bireysel çalışmalar var ama resmi düzeyde olmalı bunlar. Birçok Kürt etnomüzikolog var, onları bir araya toplayıp, toplantılar yaparak alan çalışmalarına gönderebilirsiniz. O insanları finanse ederek çalışmalarına destek olabilirsiniz. Böylelikle devasa arşivler ortaya çıkarılabilir. Bu tür çalışmalarla ancak dünyayla ortak yürüyebilirsiniz.”

Kürt müzisyenlerde böyle bir kaygının olup olmadığını sorduğumuz da ise Canan şu yanıtı veriyor:

“Birçok arkadaşım var ya da birçok müzisyenle konuşuyorum. Hepsi Kürt müzik piyasasında şarkı söylemeye, Kürt müziğine katkı sunmaya çalışıyor ve tutunmaya çalışıyor. Tanıdığımız, bildiğimiz, dinlediğimiz Kürt müzisyenlerinin büyük çoğunluğu söylediğim çerçevede müziğe bakmıyor ne yazık ki. Elbette onları yadırgamıyorum. Çünkü onların işi kendi müziğini en iyi şekilde icra etmek. Fakat bana sorarsanız bir Kürt müzisyenin ya da Kürt müziği icracısının Kürt müziği ile ilgili bilgi sahibi olması bir zorunluluktur. Zaten kendi dilimizde eğitim alamıyoruz, buna bağlı olarak Kürt müziği eğitimimiz de yok denecek kadar az. Dolayısıyla geriye müzisyenlerimizin yaptığı müziği tanımaları ve dinleyicilerine en iyi şekilde aktarmaları kalıyor. Bunu sadece icrayla değil, bilgileriyle de desteklemeliler. Ancak bu şekilde Kürt müziği daha da üretilir ve gelişir.”

1986’da Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 1997’de kendi kendine bağlama çalmayı öğrendi. 2009’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji bölümünü kazandı. 3. sınıftayken İstanbul’da tekstil sektöründe çalışan Kürt kadın işçilerin müzik dinleme alışkanlıklarına ilişkin araştırma yaptı. Aynı yıl tiyatro eğitimine başlasa da ilgisini Kürt müziğine verdi.

2014-2016 yılları arasında müzisyen Efkan Şeşen’le çalıştı ve Türkiye’nin birçok kentinde konserler verdi, performanslar sergiledi. 2015’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji bölümünde yüksek lisans eğitimi almaya başladı ve 2019’da “Hakkâri ve Çevresinde Geleneksel Halk Oyunları ve Bunların Müziksel Özellikleri” başlıklı tezini tamamladı.

Zarok TV’de yaklaşık beş ay Kürtçe dublaj yaptı.

2017’de Serhad bölgesi seslerine olan merakı nedeniyle Ağrı ve Muş’ta 12 farklı dengbêj ile röportajlar yaparak, bu çalışmaları derledi.

Merkezi Diyarbakır'da bulunan Botan International’da nefes ve Kürtçe diksiyon atölyesi düzenledi. Yine Botan International için Ekrem Yıldız’la birlikte Kürt müziğini konu alan "Selîqe" adlı programın beş bölümünü yaptı.

Nisan 2022'de Japonya'daki Kyoto Üniversitesi'nin bir projesi (Wetan Projesi) için gazeteci İrfan Aktan’la birlikte Japonya'ya gitti ve 4 ay boyunca orada saha araştırmalarına devam etti. Aynı zamanda 8 farklı Japon üniversitesinde konferans ve konserler düzenlendi. (AÖ/AÖ)

QOSHE - Etnomüzikolog Serdar Canan: Kürt müziği için teorik çalışmalara ihtiyaç var - Adem Özgür
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Etnomüzikolog Serdar Canan: Kürt müziği için teorik çalışmalara ihtiyaç var

5 0
11.11.2023

Yüzbinlerce Kürt, 1990’lı yılların çatışmalı dönemlerinde Türkiye’nin batısına ve Avrupa ülkelerine göç ederken, Maraş Pazarcıklı iki Kürt’ün ise yolu Japonya’ya düştü. Artan baskılar nedeniyle bu ülkeye göç edenlerin sayısında da ciddi artış oldu.

Japonya’ya iltica eden Kürtler genel olarak Tokyo’ya yakın Saitama eyaletinin Kawaguchi ve Warabi ilçelerine yerleşti. Sayının artması nedeniyle bölgedekiler buraya “Warabistan” ismini vermeye başladı. ‘Warabistan’daki Kürtler genellikle inşaat, yıkım-söküm ve restoran işlerinde çalışıyor.

Japonya’daki Kürtlerin sosyokültürel ve ekonomik yaşamlarını merak eden gazeteci İrfan Aktan ve etnomüzikolog Serdar Canan, bu ülkeye seyahat ederek alan çalışması yaptı.

Hem bu seyahatin serüvenini hem de Kürt müziğinde kaynak araştırmalarının önemini Serdar Canan’la konuştuk.

Japonya’ya giderken Kürt müziğiyle ilgili herhangi bir konferans vermek gibi bir planının olmadığını söyleyen Canan, şunları dile getiriyor:

“Çalışmalarla ilgili ilk sözleşmeler Kyoto Üniversitesi’yle yapıldıktan sonra bizim için ufak bir gece organize ettiler. Orada birkaç Kürtçe şarkı söyledim. Daha çok Filistin’le ilgili çalışmalar yapan Orta Doğu uzmanı Prof. Dr. Mari Oka da gecedeydi ve bana müziğimizle ilgili sorular sormaya başladı. O gece, üniversitede Kürt müziği konulu bir konferans yapmamız gerektiğini önerdi.”

İlk konferansta Kürt müziğinin dünü ve bugününü ele alacak şekilde bir konuşma yaptığından söz eden Canan, Ahmet Kaya’nın seslendirdiği ve Rojavalı sanatçı Xoşnav Tîllo’ya ait olan “Karwan”ı, ardından Şivan Perwer’in “Berxwedan Jîyan e”sini söylediğini belirtiyor.

Şarkıların çok sevildiğini ve konferansa gelen başka üniversitelerden akademisyenlerin de kendilerini davet ettiğini kaydeden Serdar Canan, çalışmalarına paralel olarak müziğin de ilerlemeye başladığını şu sözlerle ifade ediyor:

“Son iki gidişimde Matsumoto Üniversitesi ve Kobe Üniversitesi’nin davetlisiydim. Hem Kürt müziğini anlattım hem de dinletiler verdim. Derlediğim şarkıları orada yeniden icra ettim. Kendimi diğer şarkıcılardan şöyle farklı görüyorum: Ben etnomüzikoloji eğitimi aldığım için bir anlamda akademik çalışmalarla da ilgilenmeyi, yarı-akademik durmayı daha uygun görüyorum.”

Kyoto Üniversitesi’ndeki ilk konferansın ardından Hiroşima Şehir Üniversitesi, Nagazaki Üniversitesi, Tokyo Sanat Üniversitesi, Kwansei Gakuin Üniversitesi, Ryukyus Üniversitesi, Matsumoto Üniversitesi ve Kobe Üniversitesi’nde konferanslar verdiğini belirtiyor Canan:

“Bunların hepsinde iki saatlik zaman tanındı bana; bir saati Kürt müziği anlatımıydı. Kürtlerin kim olduğuna ilişkin de bilgiler veriyordum. Şu iki soruyu sordum: ‘Siz Kürtleri tanıyor musunuz? Kürtleri duydunuz mu?’ Birçoğu Kürtleri tanımadığını söyledi. Dolayısıyla müziğe girmeden önce Kürtleri ve Kürdistan’ı anlatmam gerekiyordu. Kürt müziğini anlatıyordum ancak çok derine de giremiyordum, çünkü seni tanımıyorlar. Yasaklanan bir dil, bir kültür ve aslında bir halk var. O halkın müziğini anlatıyorsun. Bu yüzden bu yasaklamaların müzik üzerindeki etkisinden de bahsetmek gerekiyordu. Kürt müziğinde kullanılan ses tekniklerini de anlatmaya çalıştım.”

Serdar Canan, Kürt müziğinde kaynak ve alan araştırmasının önemini ise şu sözlerle aktarıyor:

“Her etnomüzikolog gibi ben de müziği farklı bir bakış açısı, farklı bir perspektif ve geniş bir çerçevede değerlendirmeye çalışıyorum. O yüzden müzikle ilgili bir eksikliği daha fazla görebiliyorum. Bir etnomüzikolog müziğin sadece sesten, melodiden ibaret olmadığını bildiği için bunun eksikliğini çok daha rahat gözlemleyebiliyor. Örneğin yüksek lisans tezim için 2016’da Hakkari’de alan araştırması, kaynak taraması yaptım. Hakkari’de hangi çalışmalar yapılmış, hangi tarihlerde kimler buraya gelmiş, kimler buralardan gitmiş… Tarihsel arka planla ilgili bir literatür çalışması yapmam gerekiyordu ve o kadar az sayıda........

© Bianet


Get it on Google Play