Etik kurallarının, ahlak kurallarının yerle bir edildiği hiçbir ölçüsü ve standardı olmayan bir yerel seçim dönemini de gürültüyle patırtıyla yaşamaktayız.

Propaganda araçlarının üzerlerine kocaman kocaman hoparlörler yerleştirerek ortalığı velveleye veren araçlar, sokak sokak, mahalle mahalle dolaşıyorlar; hastalar vardır, bebekler vardır ya da bu desibeli yüksek seslerden rahatsız olanlar vardır demeden…

Normal zamanda gençlerin araçlarından çıkan yüksek sesli müzikler “ Trafik düzenlemelerinin ihlali olarak kabul edilmekte ve bu nedenle cezai işlem uygulanmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 61/2 maddesine göre, araç içi ses düzeyi dış mekân ambiyans gürültüsünden daha yüksek olamaz.” diyerek ceza yazılmakta. Hatta Çevre Kanunu’na göre ve Kabahatler Kanunu’na göre de ceza kesilebilir.

Bu çalışmalar seçim dönemlerinde vatandaşta oluşan meyili belki de hiç etkilemeyecek bir çalışma olarak da görülebilir. Buna sokaklara asılan afişleri, parti bayraklarını da eklemek mümkün.

Durum böyleyken bu karmaşayı anlamak da mümkün değil.

*

Siyaset kurumu ülkemizde maalesef “menfaat” üzerine hareket ettiğinden başka kuralı kaidesi de yok. Değer yargıları siyaset konu olunca tamamen başkalaşıp değişik bir hal alıyor.

Yerel seçim propagandaları başladı. En canlı propagandalar bildiğiniz gibi iktidar partisi adaylarının. Pınarın başında olmanın avantajı olsa gerek.

O avantajdan nasiplenmek isteyenler, iktidar partisinden aday olabilmek için gerekli yerlere ön müracaat yapıyor o süreçte de parti çalışmalarına aktif katılıyor, ateşli bir taraftar oluyor. Aynı zamanda kulis çalışmalarıyla da kendisinin aday gösterilmesi adına aracılarla çalışmalar yapıyor arka planda.

Siz de çevrenizde bu tür aday adaylarını görüyorsunuzdur.

Müracaat ne kadar çok olursa olsun bir kişi seçilecektir adaylık için. Herkesin kalbi aday açıklanıncaya kadar aday adayı olduğu parti için atarken aday açıklandığında “kendisi açıklanmayanlar” adeta kriz geçirip farklılaşıyor, evrim devrim geçiriyor farklı bir boyuta geçiyor ve o boyutta farklı bir partinin adayı oluveriyor.

Dava adamıyım.” diyenlerin davaları yerle bir oluyor foyaları ortaya çıkıveriyor.

Dava adamıysan kardeşim ne olursa olsun orada kalacaksın, taraf değiştirmeyeceksin ki “menfaat adamı” olmadığın ispatlanmış olsun.

*

Geçtiğimiz yerel seçimlerde bağımsız aday olarak katılan ve büyük bir teveccühle seçilen bir belediye başkanı, o seçimlerde gayet mütevazı bir seçim kampanyasıyla halkla birebir diyalog kurarak ipi göğüslemişti.

Gerçek demokrasilerde yerel yönetimlerin iktidar partisinden olması alacağı yatırımları etkilemez demokrasinin gereği. Ancak "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı." sözleri atmosferimizde yankılanınca iktidar partisinden olmayan yerel yönetimlere ya da belediyelere yatırımların yapılıp yapılmadığını da orada yaşayan halk bilir.

Geçen dönem bağımsız olarak ipi göğüsleyen başkan bu seçimlerde iktidar partisinden aday gösterilmiş bu mevzunun yatırımlarla bir alakası var mı yoksa sadece kişisel menfaatler mi bilinmez.

Dün bağımsızken iktidar partisine ve adaylarına verip veriştirirken bugün aynı yerde bulunmak ne derece ahlaki acaba? Nasıl güvenmek lazım böyle bir yelpazesi olan siyasetçilere?

Ve başka bir örnek…

Bir dönem AKP Şanlıurfa milletvekili olan Kasım Gülpınar, geçtiğimiz mahalli idareler seçiminde “Oyunuzu bize verirseniz, mahşerde Allah size hiçbir hesap sormayacak”, "Allah sizden emaneti ehline vermenizi emrediyor, bu emir hepimiz için geçerli, sadece yöneticiler için değil, aynı zamanda halk için de geçerli. Halk emaneti nasıl verir? Sandığın başına gider, oyunu atar ve emanetini verir. Allah size bir emanet veriyorsa, bunun hesabını soracak demektir. Vicdan rahatlığıyla size diyorum ki, yarın inşallah mahşerde Allah’ın karşısına çıktığınız zaman, o emaneti bize verdiğinizden dolayı, size inşallah hiçbir hesap sormayacak.”

Ve altın vuruşu yapıyor.

" Erdoğan'a oy vermek imanımızın gereğidir, hiç düşünmeye gerek yok."

*

31 Martta yapılacak yerel yönetim yani belediye seçimlerinde Kasım Gülpınar Yeniden Refah Partisinden Şanlıurfa belediye başkanı adayı olmuş.

Neyle nasıl izah edilir bu durum?

Dün "Erdoğan'a oy vermek imanımızın gereğidir.” diyen kişi şimdi kendilerine oy isterken bu söylediklerini nereye koyacak?

Oy istediklerine “imanınızın gereği”ni boş verin mi diyecek yoksa birilerinin dediği gibi “Öyle söylemek zorundaydım.” mı diyecek?

Toplum önünde olanların bu tür davranışları yetişmekte olan nesillerin psikolojisini de olumsuz etkilemekte olduğu unutulmamalı.

Halkın değer yargılarıyla oynayan, onları hiçe sayan bu tür geçişken siyasilere de toplum gerekli dersi sandıkta verebilir…

QOSHE - GEÇİŞKEN SİYASİLER - Fatih Rind
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

GEÇİŞKEN SİYASİLER

5 5
02.03.2024

Etik kurallarının, ahlak kurallarının yerle bir edildiği hiçbir ölçüsü ve standardı olmayan bir yerel seçim dönemini de gürültüyle patırtıyla yaşamaktayız.

Propaganda araçlarının üzerlerine kocaman kocaman hoparlörler yerleştirerek ortalığı velveleye veren araçlar, sokak sokak, mahalle mahalle dolaşıyorlar; hastalar vardır, bebekler vardır ya da bu desibeli yüksek seslerden rahatsız olanlar vardır demeden…

Normal zamanda gençlerin araçlarından çıkan yüksek sesli müzikler “ Trafik düzenlemelerinin ihlali olarak kabul edilmekte ve bu nedenle cezai işlem uygulanmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 61/2 maddesine göre, araç içi ses düzeyi dış mekân ambiyans gürültüsünden daha yüksek olamaz.” diyerek ceza yazılmakta. Hatta Çevre Kanunu’na göre ve Kabahatler Kanunu’na göre de ceza kesilebilir.

Bu çalışmalar seçim dönemlerinde vatandaşta oluşan meyili belki de hiç etkilemeyecek bir çalışma olarak da görülebilir. Buna sokaklara asılan afişleri, parti bayraklarını da eklemek mümkün.

Durum böyleyken bu karmaşayı anlamak da mümkün değil.

Siyaset kurumu ülkemizde maalesef “menfaat” üzerine hareket ettiğinden başka kuralı kaidesi de yok. Değer yargıları siyaset konu olunca tamamen başkalaşıp değişik bir hal alıyor.

Yerel seçim propagandaları başladı. En canlı propagandalar bildiğiniz gibi iktidar partisi adaylarının. Pınarın başında olmanın avantajı olsa gerek.

O avantajdan nasiplenmek isteyenler, iktidar partisinden aday olabilmek için gerekli yerlere ön müracaat yapıyor o süreçte de parti çalışmalarına aktif katılıyor, ateşli bir taraftar oluyor. Aynı........

© Başkent'te Karar


Get it on Google Play