Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı’na ağır hakaret ediliyor.

Bir kamu kurumunun makamında.

Diyorlar ki… tutuklandı.

Bir dizi bu tür haber oradan buradan geliyor.

Esas şu soru sorulmalı.

Bu sözleri söyleme ve böyle bağırma cesareti nasıl bulunuyor.

Ne oldu?

Bizim böyle vatandaşlarımız yoktu.

Birden nasıl böyle türedi.

Bir zaaf var.

PKK’yı kapatmayan, hak ettiği tokadı atamayan bir devlet.

Uygun zemin yaratıyor.

Bu sesler giderek yükseliyor.

Demokrasi mi? Ne olacak konuşsunlar... mı… Seslerini kısmak daha çok tepkilere yol açar… mı…

Böyle denebilir mi?

Bir devlet temellerinin sarsılmasına izin veremez!

Devlet aygıtı, birlik ve bütünlüğü korumak üzere tarih sahnesine çıkmıştır.

Bir zorunluktu. Devlet kurabilenler tarihte adlarını yazdırdılar ve varlıklarını sürdürdüler.

Devletin varlık nedeni budur.

Burada zaaf göstermek kabul edilemez.

Filistin’i tanıyanlar, yakında tanıyacaklar ve tanımayanlar.

Yükselen Asya ve batan Atlantik saflaşması.

Biz daha çok ve güçlüyüz.

Kazanacağız.

Bu bir alevlendirme mi…

Bu bir kışkırtma olabilir mi…

Yerel seçim sonrası haritaya baktıkça telaşımız artıyor. Bir kıvılcım Kürdümüzü de Türkümüzü de, hepimizi yakar.

Bu harita bizim değil.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritası.

Sorumluluğumuzu bileceğiz.

İlk bu haritayı ne zaman görmüştük, çok net anımsıyorum. Yazmıştım.

2014 seçimlerinde PKK milletvekilleri toplu halde birden milletvekilliklerinden ayrıldılar, belediye başkanlıklarına aday oldular.

Dikkatimi çekmişti… Neden siyasetin karar verildiği yerden, Meclis’ten kendi rızalarıyla çekildiler diye sormuştum.

Yanıt işte o zaman da ürkütücüydü.

Haritanın üzerine bir koydum!

Diyarbakır “merkez”, Gültan Kışanak başkan. Diğer belediye başkanları yerel valiler.

Bu arada Abdullah Gül Cumhurbaşkanı.

BOP Projesi masada. Gizli anlaşma cepte.

Aynı bölünmüş harita!

Aynı kalkışma ve kışkırtma küstahlıkları!

15-16 Temmuz’da yanıt verildi.

Terör örgütü inlerinde basıldı.

Yeniden sahne alabilirler mi?

Önümüzde zor günler var.

Kararlı, tutarlı ve birlik içinde olmak zorundayız.

ABD-İsrail Sevenler Cemiyeti, Almanya Cumhurbaşkanı’na yaptığı tercih ve verdiği mesaj nedeniyle teşekkür duruşunda. Bazıları ne zamandır ortada yoklardı. Birden saklandıkları yerden aynı fotoğraf karesinden başlarını uzattılar.

Ekrem İmamoğlu-Abdullah Gül-Feridun Sinirlioğlu-Mithat Sancar…

Orhan Pamuk’u görmedim ama o da varmış… Başka birkaç eksik daha var. Yakında onların fotoğrafları da düşer. Takım tamam.

Yeni Şafak gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MKYK toplantısında “Ben artık Fenerbahçeli değilim. Milli Takım'ı tutuyorum" dediğini yazdı. Aslında şakaymış… Ama her şakada gerçek payı vardır.

Yani ben olsam son Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra öyle düşünebilirdim doğrusu. Sporun tadını kaçırdılar. Şirket yönetimine çevirdiler. Malum Koç Holding, Ali Beye değil aileden en gevşek bağlarla bağlı olan başka bir varise emanet edilmişti.

Yıllarca ekonomi sayfalarını yönettim. Bir dönemin en büyükleriyle hemen hepsiyle söyleşiler yaptım, yakından tanıdım, izledim.

Hepsinden de mutlaka dersler çıkardım. Onlar bugünkü patronların babaları ya da dedeleriydi. Beni bazen gülümsetirlerdi. Nasıl ilk başta yoksul olduklarını ama karpuz satarak bugünkü mal varlıklarına ulaştıklarını filan anlatırlardı. Bir anlamda oralardan geldikleri doğru da, öyle çalışarak olduğu teoriye ve de gerçeğe uygun değil.

Ben de hatta o zaman derdim ki, neden ben de o kadar, hatta bazen 24 saat çalışıyorum da öyle olmuyor…

Gazeteciliğimiz de öyleydi. Hâlâ öyle. Sorulması gerekeni sorardık. Bir keresinde bir şirketin basın toplantısından sonra Eli Acıman sordu, nasıl oluyor da en ilginç soruları siz soruyorsunuz diye.

Ben de dedim ki benim dilimin kemiği para değil ki… klasik gazetecilik… habercilik… millete hizmet. Doğal olan da o soruyu sormak.

Kendi Partimin basın toplantısında da olsa kuralımız değişmez. Genel Başkanımız da olsa gözünün yaşına bakmayız. Vekaleten görev yapıyoruz. Milletin adına.

Her neyse parayı yönetirken uyguladıkları bazı yöntemlerden ben de kendimize dersler çok çıkarmışımdır. Sonuçta o ya bu yoldan bir emek harcadılar. Ama ikinci üçüncü nesil öyle değil. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında evlerde büyüdüler. Hazırcılar.

Bir spor kulübü de öyle yönetilmiyor, şekil sonda görüldüğü gibi. Taraftar yok sayıldı. Parayla düdük çalınmıyor. Öyle ilginçlikler, reklamcılıklar … yok… işte hiç de bize göre değil. Bizim sporda, takımcılıkta, bileğini kessen kulübünün rengi akan insanlara bunu yapmayacaktınız. (Gerçi aradan zaman geçti, o sıralarda yazamamıştım, ama içimde kalmasın dedim.)

NATO-Ukrayna Konseyi, savunma bakanları düzeyinde geçen hafta çevrimiçi toplandı. Toplantının ardından basına açıklamalarda bulunan Stoltenberg, NATO’nun, ittifak genelindeki mevcut donanımın haritasını çıkardığını ve Ukrayna’nın kullanımına sunulabilecek sistemler olduğu kanaatine vardığını söyledi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, müttefiklerin, kısa süre içinde Ukrayna’ya hava savunma sistemleri sağlama kararı aldığını duyurdu.

Bunlar arasında Patriot sistemlerinin de olduğu bilgisini veren Stoltenberg, daha fazla ayrıntıyı bu aşamada paylaşmayacağını belirtti.

Elbette NATO’nun görevi, bizim “ayrıntıları” İsrail’le filan paylaşmak!!

Türkiye 2025 yılından itibaren Somali açıklarında petrol arayacak. Türkiye ve Somali arasında daha önce yapılan savunma anlaşmasının ardından Mart ayının başında İstanbul’da Somali Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Abdirisaaq Omar Mohamed ve Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’la offshore petrol ve doğal gaz işbirliği anlaşması da imzalanmıştı. Petrol ürünlerinin araştırılması ve işletilmesinde işbirliği yapacaklar.

Bayraktar, bu anlaşmayla Somali'nin kaynaklarını Somali halkına ulaştırmak için ortak faaliyetler yürüteceklerini, Türkiye'nin enerji alanında yeni anlaşmalarla Afrika Boynuzu'ndaki varlığını güçlendirmeye çalıştığını söyledi.

Somali'deki Türk yatırımlarının toplam değeri 100 milyon dolara ulaşırken, Somali'deki Mogadişu Uluslararası Havaalanı ve Mogadişu Deniz Limanı da Türk şirketleri tarafından işletiliyormuş.

Görüldüğü gibi “seçenekler tükenmez” değil, tam tersine biraz etrafımıza baktığımızda olanaklar çok daha fazla…

Hani derler ya… elimizi sallasak ellisi!

Mesele el sallanacak yerlerdeki tercihler.

El mi öpeceğiz, avuç mu açacağız yoksa… eşit koltuklarda mı oturup anlaşacağız.

QOSHE - Bir kıvılcım Kürdümüzü de Türkümüzü de hepimizi yakar - Şule Perinçek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir kıvılcım Kürdümüzü de Türkümüzü de hepimizi yakar

84 25
25.04.2024

Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı’na ağır hakaret ediliyor.

Bir kamu kurumunun makamında.

Diyorlar ki… tutuklandı.

Bir dizi bu tür haber oradan buradan geliyor.

Esas şu soru sorulmalı.

Bu sözleri söyleme ve böyle bağırma cesareti nasıl bulunuyor.

Ne oldu?

Bizim böyle vatandaşlarımız yoktu.

Birden nasıl böyle türedi.

Bir zaaf var.

PKK’yı kapatmayan, hak ettiği tokadı atamayan bir devlet.

Uygun zemin yaratıyor.

Bu sesler giderek yükseliyor.

Demokrasi mi? Ne olacak konuşsunlar... mı… Seslerini kısmak daha çok tepkilere yol açar… mı…

Böyle denebilir mi?

Bir devlet temellerinin sarsılmasına izin veremez!

Devlet aygıtı, birlik ve bütünlüğü korumak üzere tarih sahnesine çıkmıştır.

Bir zorunluktu. Devlet kurabilenler tarihte adlarını yazdırdılar ve varlıklarını sürdürdüler.

Devletin varlık nedeni budur.

Burada zaaf göstermek kabul edilemez.

Filistin’i tanıyanlar, yakında tanıyacaklar ve tanımayanlar.

Yükselen Asya ve batan Atlantik saflaşması.

Biz daha çok ve güçlüyüz.

Kazanacağız.

Bu bir alevlendirme mi…

Bu bir kışkırtma olabilir mi…

Yerel seçim sonrası haritaya baktıkça telaşımız artıyor. Bir kıvılcım Kürdümüzü de Türkümüzü de, hepimizi yakar.

Bu harita bizim değil.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritası.

Sorumluluğumuzu bileceğiz.

İlk bu haritayı ne zaman görmüştük, çok net anımsıyorum. Yazmıştım.

2014 seçimlerinde PKK milletvekilleri toplu halde birden milletvekilliklerinden ayrıldılar, belediye başkanlıklarına aday oldular.

Dikkatimi çekmişti… Neden siyasetin karar verildiği yerden, Meclis’ten kendi rızalarıyla çekildiler diye sormuştum.

Yanıt işte o zaman da ürkütücüydü.

Haritanın üzerine bir koydum!

Diyarbakır “merkez”, Gültan Kışanak başkan. Diğer belediye başkanları yerel valiler.

Bu arada Abdullah Gül Cumhurbaşkanı.

BOP Projesi masada. Gizli anlaşma cepte.

Aynı bölünmüş harita!

Aynı kalkışma ve kışkırtma küstahlıkları!

15-16 Temmuz’da yanıt verildi.

Terör örgütü inlerinde basıldı.

Yeniden sahne alabilirler mi?

Önümüzde zor günler........

© Aydınlık


Get it on Google Play