İsviçreli bilim adamlarının yaptığını gördünüz mü? Nice övülseler de İsviçreli bilim adamlarının garip çalışmalarına bir türlü kanım ısınmaz, yaptıkları çoğu zaman idrakime sığmazdı. Popüler olan her şeye vehme yakın bir şüpheyle yaklaşmamdan kaynaklı olabilir. Onların çalışmasına yine güvenmedim ama son yaptıkları iş beni çok memnun etti.

Televizyon ekranlarından, sosyal medya ünlülerine hemen herkesi tek yürek, tek bilinç, tek dil ve tek millet halinde birleştirdiler. Yaptıkları araştırmanın böyle bir sonucu olacağını öngöremedikleri kesindir. Ancak Beypazarı Sodası’nın sağlığa zararlı olduğunu, içindeki bor minareli miktarının fazla olduğunu iddia etmeleri Türk milletinin hakiki milli duygularını harekete geçirdi. Plevne’den sonraki Beypazarı direnişi şimdiden tarihteki yerini aldı.

Bu büyük direnişin bir nedeni vardı. Beypazarı düşerse Uludağ da düşerdi, Özkaynak da, Kızılay da, Sarıkız da… Vatanın yalnızca toprağı değil, şişeye doldurulan suyu da değerliydi, vazgeçilmezdi.

Bütün dünya bordan enerji üretmenin peşindeyken İsviçre’nin fazladan “bor” içeriyor diye milli içeceğimize saldırması elbette kabul edilemezdi.

Kurulan oyun basitti. Mineral deposuydu, midemizin doğru çalışmasını sağlıyordu. Hatta LGBT ülkesi olan İsviçre’nin sodamızı kadın ve erkeklerde hormanların düzgün çalışmasına neden olduğu için hedef aldığı düşünülüyordu. Küresel çapta bizi sömürmeye and içmiş güçlerin milli ve güzel olan her şeyimizi karalamasında sıra maden suyumuza gelmişti.

Nestle’nin, Coca Cola’nın, Fanta’nın, Nescafe’nin insan vücutlarında yarattığı tahribatı gideren ve dünyayı bu içecek tacidarlarının zulmünden kurtarmak için yayılan şifa dolu maden suyumuza yapılan sinsi saldırının nedenlerini çok iyi anlamıştık.

Dünyada su stratejik bir ürün konumuna gelmişti. Kolektif Batı gözünü her zenginliğe diktiği gibi dünya üzerindeki su havzalarına dikmişti. Yüzde yüz Türk olan bu işletmenin değerini düşürmek için çekilen bu operasyona dur demeliydik.

Küresel içecek şirketlerinin önüne açmak isteyenler aslında bizi Beypazarı Soda’sından mahrum bırakarak soda- ayran kardeşliğimizi de parçalamak istiyorlardı. Bu aynı zamanda sodanın içine döktüğümüz ayranı veya ayranın içine döktüğümüz sodayı birbirinden ayırma projesiydi. Artık sıcak yaz günlerinde hararetimizi gidermek için çörçil içemeyecektik. Pofuduk köfteler yapmak için kıymanın içine soda dökemeyecektik. Bu büyük tehlike karşısında efsunlu bir şekilde birleşmemiz sürpriz değildi.

Sözde araştırmanın Türkiye’de duyulduğu ilk dakikalarda kısa süreli bir şaşkınlık vardı. Tekmil millet henüz bilinçli ve organize bir direniş göstermekten uzaktı. Ancak göz dolduran kahramanlık manzaraları, milleti bu şaşkınlıktan kurtarıyor ve uyandırıyordu. “Beypazarı’na devam, öleceksem kendi ülkemin suyuyla öleyim”, “Beypazarı kırmızı çizgimizdir.” “Beypazarı’nı yedirmeyiz.”, “Bundan sonra günde 10 litreden az içmem” diyen öncüler bütün bir halkın kahramanlığını uyandırıyordu.

Bir elin parmağını geçmese de çatlak sesler ve bozgunculuk yapanlar yok değildi. Beypazarı’na dönük bu saldırıya İsviçreli bilim adamlarının “yanılmazlığına ve gelişmişliğine” bakarak direnmemek gerektiğini söylüyorlardı. İsviçre’yi örnek alalım diyorlardı. Direniş gösterenleri Beypazarı fanatikliğiyle suçluyorlar, soda milliyetçiliğinin devrinin geçtiğini söylüyorlardı. Bazıları da bu durumu fırsata çevirerek diğer milli maden sularımızla Beypazarı arasındaki birliği baltalamaya çalışıyor, hatta çay için ve ayran için diyerek tam teslimiyeti savunuyorlardı. Bir ülke yasakladıysa bir bildiği vardır, bilime aykırı davranmayalım gibi şeyler söyleyen sinsiler de vardı.

Bu türden bozgunculuk yapanlar milletin kısa sürede gösterdiği milli ruh ve cevahirlik sonrasında deliklerine saklanmak zorunda kaldılar ve hiçbir başarıya ulaşamadılar. Bilim dünyamız İsviçrelilerin iddialarını kısa sürede çürüttü. Basınımız tam bir dayanışma içinde milli içeceğimizi savundu ve küresel dezenformasyonun sırtını yere getirdi. Gençliğimiz vatanperverliklerinin gereğini büyük bir sorumlulukla yerine getirdi. Beypazarı Soda yönetimi de dik durdu ve büyük bir zafer kazandık.

Şanı büyük Beypazarı Sodası elbette seni içmeye devam edeceğiz. Sana yapılan saldırıya yanıt verdiğimiz gibi etrafımızı çeviren ABD üslerine, 2. İsrail’i kurmak için ülkemizi bölmeye çalışanlara, LGBT dayatmasıyla milli kimliğimizi berhava edenlere, anayasadan Türk milleti kavramını çıkarmaya çalışanlara ve her zenginliğimizi sömürmeye kalkan kolektif batıya cevap vereceğiz. Yalnızca sıhhatimizi değil şerefimizi de nasıl korumamız gerektiğini bizlere hatırlattığın için sana teşekkür ederiz. İşin şakası bir yana bir bardak su için kopardığımız tufanı bunca ciddi meselede göstermiyoruz farkında mısınız?

QOSHE - Şanı büyük Beypazarı Sodası - Ferdi Tanhan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şanı büyük Beypazarı Sodası

5 0
18.04.2024

İsviçreli bilim adamlarının yaptığını gördünüz mü? Nice övülseler de İsviçreli bilim adamlarının garip çalışmalarına bir türlü kanım ısınmaz, yaptıkları çoğu zaman idrakime sığmazdı. Popüler olan her şeye vehme yakın bir şüpheyle yaklaşmamdan kaynaklı olabilir. Onların çalışmasına yine güvenmedim ama son yaptıkları iş beni çok memnun etti.

Televizyon ekranlarından, sosyal medya ünlülerine hemen herkesi tek yürek, tek bilinç, tek dil ve tek millet halinde birleştirdiler. Yaptıkları araştırmanın böyle bir sonucu olacağını öngöremedikleri kesindir. Ancak Beypazarı Sodası’nın sağlığa zararlı olduğunu, içindeki bor minareli miktarının fazla olduğunu iddia etmeleri Türk milletinin hakiki milli duygularını harekete geçirdi. Plevne’den sonraki Beypazarı direnişi şimdiden tarihteki yerini aldı.

Bu büyük direnişin bir nedeni vardı. Beypazarı düşerse Uludağ da düşerdi, Özkaynak da, Kızılay da, Sarıkız da… Vatanın yalnızca toprağı değil, şişeye doldurulan suyu da değerliydi, vazgeçilmezdi.

Bütün dünya bordan enerji üretmenin peşindeyken İsviçre’nin fazladan “bor” içeriyor diye milli içeceğimize saldırması elbette kabul edilemezdi.

Kurulan oyun basitti. Mineral deposuydu, midemizin doğru çalışmasını sağlıyordu. Hatta LGBT ülkesi olan İsviçre’nin sodamızı kadın ve erkeklerde hormanların düzgün çalışmasına neden olduğu için hedef aldığı düşünülüyordu. Küresel çapta bizi sömürmeye and içmiş güçlerin milli ve güzel olan her şeyimizi karalamasında sıra maden suyumuza gelmişti.

Nestle’nin, Coca Cola’nın, Fanta’nın, Nescafe’nin........

© Aydınlık


Get it on Google Play