Prof. Dr. Mustafa Durmuş – Önceki yazımızda vurguladığımız üzere, Türkiye’de enflasyon çok yüksek seyretmeye devam ediyor ve şu ana kadar alınan özellikle de para politikası alanındaki önlemlerin yeterince işe yaramadığı görülüyor.

Bu arada üretim alanında da sıkıntılar söz konusu. Bu sıkıntılara işaret eden bir gösterge olarak imalat PMI verisi hala eşik değer olan 50’nin altında (47,4) seyrediyor. Bu endeks son beş aydır eşik değer olan 50’nin altında kaldı. Bu da iç ve dış talep koşullarının imalat sanayiini zayıflattığını gösteriyor. (1)

İmalat sanayi yavaşladı, işsizlik yükselişe geçti

Paralel bir biçimde, sanayi üretimi son beş aydır, imalat sanayi başta olmak üzere, daralıyor. Öyle ki Kasım ayında üretim aylık yüzde 1,4 daralırken, yıllık sadece yüzde 0,2 arttı. Üç aylık dönemde ise sanayi üretim yıllık büyümesi yüzde 2,8’den yüzde 1,8’e gerileyerek belirgin bir yavaşlama gösterdi. Kasım’da tüm ana sanayi gruplarında aylık bazda daralma yaşanırken, sanayi üretimindeki azalışa ara malı ve dayanıklı tüketim malı üretimindeki düşüşlerin öncülük ettiği görülüyor. (2)

Kuşkusuz bu durum ülkedeki istihdam ve işsizliği de etkiliyor. Nitekim TÜİK’e göre, işsizlik oranı beş aylık düşüş sonrasında tekrar Kasım’da 0,4 puan artışla yüzde 9,0 seviyesine yükseldi. Toplam işsiz sayısı 115 bin kişi artarak 3,1 milyona çıktı. Kasım ayında işgücüne katılım oranı ise yüzde 52,9’a geriledi. İstihdam aylık 236 bin kişi düşüşle 31,6 milyon olurken, istihdam oranı 0,4 puan düşerek yüzde 48,2’ye indi.

Ancak bu veriler gerçek durumu tam olarak yansıtmıyor. Nitekim DİSK-AR’ın “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporuna” göre gerçek işsiz sayısı 3,1 milyon değil, 8,7 milyon oldu. TÜİK’in verilerine göre dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki puan farkının 13,7 olduğuna işaret edilen bu raporda, geniş tanımlı işsizlik oranının genel olarak yüzde 22,7 olduğu, ancak kadın işsizliğinin yüzde 30’u aştığı kaydediliyor. Diğer yandan işsizlerin yüzde 88’inin işsizlik ödeneği alamadığının da altı çiziliyor. (3)

Emeğin milli gelirden aldığı pay diplerde seyrediyor

Bölüşüm ilişkileri açısından baktığımızda, emek ve sermayenin milli gelirden aldığı pay arasındaki farkın belirgin bir biçimde sermaye lehine giderek açıldığını görüyoruz.

Yapılan bir çalışmaya göre (4), 2001’den sonra İSO 500 kuruluşlarında emek verimliliği ile reel ücret artışları arasındaki bağ, emek aleyhine olmak üzere, koptu. Sanayinin yarattığı katma değerin paylaşımında sanayi ve finans sermayesi arasındaki bölüşüm dengesi de sanayi lehine çözümlendi. 2020’de yaşanan Covid-19 krizi ve ardından ekonomi politikalarında yapılan değişiklikler bölüşüm perspektifinden sanayi kuruluşları lehine sonuçlar verdi.

Kısaca, 2022’de büyük sanayi kuruluşlarının üretim sürecinde yaratılan net katma değerden aldığı pay rekor kırarken, emeğin katma değerden aldığı pay son 40 yılın en düşük seviyesine indi.

Aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi, özellikle de 2019’dan itibaren emeğin katma değerden aldığı pay sert şekilde düştü ve 2022 itibariyle emeğin payı tüm serinin en düşük seviyesine indi (2023 yılında emeğin payının yüzde 36’ya kadar yükselmesinin asıl nedeni ise EYT ödemeleri gibi bir kerelik ödemeler oldu).

Emek verimliliği artarken, reel ücretler düştü

Türkiye’de emek verimliliği konusunda kafaların karışık olduğunun altını çizelim. Zira bu verimlilik “Toplam Faktör Verimliliği” (TFV) adı altında ölçülüyor. IMF’ye göre TFV son yıllarda belirgin bir biçimde azaldı. Bu yüzden de, kuruma göre, verimlilik odaklı bir büyüme modeline geçiş, iş ve düzenleyici ortamı, işgücü piyasası esnekliğini ve beşeri sermayenin kalitesini iyileştirmek için odaklanmış ve dikkatle sıralanmış yapısal reformların hayata geçirilmesi gerekiyor. (5)

Oysa bu TVF kavramı işçilerin çok daha verimli bir biçimde çalıştırıldığı, yani emek verimliliğinin arttığı, dolayısıyla da, emek sömürüsünün, nispi artı değerin giderek arttığı gerçeğini gizlemeye yarıyor.

Öyle ki, emek verimliliği ve reel ücretler arasındaki ilişki bağlamında, 1982-2001 döneminde çalışan başına reel katma değer artışı (emek verimliliği) yıllık ortalama yüzde 4,1 iken, aynı dönemde çalışan başına reel ücret artışı yıllık ortalama yüzde 4,3 oldu.

2002-2022 dönemindeyse (AKP Dönemi) emek verimliliğindeki artış yıllık ortalama yüzde 4,3’e çıkarken, çalışan başına reel ücretler (bırakın artmayı), yıllık ortalama yüzde 0,9 geriledi. Bir başka ifadeyle 2022’de çalışan başına reel ücretler 2002’deki seviyesinin yüzde 10,5 altında kaldı. (6)

Bu durum AKP ve 2015’ten itibaren hayata geçirilen AKP-MHP İktidar Blokunun sermaye dostu, emek karşıtı yanını net bir biçimde ortaya koyuyor.

İnsanlar sosyal yardımlarla ve borçla ayakta kalabiliyor

Yüksek enflasyon ve ağır vergilerle birlikte böyle bir gelir (ve servet) eşitsizliğinin doğrudan sonucu kuşkusuz hızla artan yoksullaşmadır. Bu da kaçınılmaz olarak ülkede “sosyal yardımlar” adı altında yardım alanların sayısını giderek artırıyor.

Öyle ki sosyal yardım alan insan sayısı 27 milyon kişiye, toplam nüfusa oranı yüzde 32’ye dayanmış durumda. Dahası 2017 yılından bu yana sosyal yardımlardan yararlananların sayısı 8 milyon artış gösterdi. Seçmenlerinse yüzde 29’u sosyal yardımlardan faydalanıyor. (7)

Kısaca, ülkede yoksullaştırma bilinçli bir biçimde uygulanan bir stratejiye dönüşmüş durumda. Zira bu strateji en geniş yığınları çaresiz ve iktidara mahkûm bir hale düşürürken, aynı zamanda da onları borçlandırarak bankaların kârlarının artmasına ve finans sermayenin daha da büyümesine hizmet ediyor.

Nitekim haneler, son yıllarda, yüksek enflasyon ortamında her gün düşen satın alma güçlerini biraz olsun koruyabilmek için kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kullanımına yöneldiler. Öyle ki, Türkiye’de hane halkı borçlarının toplamı Mart 2018- Eylül 2023 arasında yüzde 337 artış gösterdi ve borç tutarı 2,5 trilyon lirayı geçti. Yine Merkez Bankası’nın verilerine göre, 2019 sonunda16,6 milyon kişi tüketici kredisi kullanırken bu sayı Eylül 2023’te 19,7 milyon kişiye ulaştı.

Merkez Bankası verilerine göre, bireysel kredi kullanımında ücretli kesimin payı da her geçen yıl arttı. Buna göre, kredi kartlarının yüzde 60 kadarı ihtiyaç kredisine, bu kredilerinin yaklaşık yüzde 73’ü ise maaş ve ücretle geçinenlere ait. Son Finansal İstikrar Raporu’na göre ise, bireysel kredi kartı aktif kullanıcı sayısı ve kişi başı borç tutarında da artış kaydedildi. 2019 sonunda 20 milyonu geçen kişi sayısı, Eylül 2023’te 27 milyona yaklaştı. Yani kredi kartı kullananların oranı dört yılda yüzde 30 artış gösterdi. Dikkat çeken bir diğer veri ise ihtiyaç kredisi ile kredi kartlarının toplamındaki artış oldu. Buna göre ihtiyaç ve kredi kartlarının toplamı 2018’de yüzde 56 iken, şuan itibariyle bu oran yüzde 74’e, yani toplam nüfusun üçte ikisine kadar ulaştı. (8)

Sermayeye vergi indirimi

Ülkede yüksek enflasyon, faiz artışları, borç yükü ve vergi artışları ve diğer kamusal mal ve hizmetlere yapılan zamlarla krizin faturası halka kesilirken, tuhaf bir biçimde, şans oyunları vergisi oranlarında yüzde 50 oranında indirim yapıldı.

Buna göre, spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde (daha önce yüzde 10 olarak uygulanmakta iken) yüzde 5, at yarışlarında (daha önce yüzde 14 olarak uygulanmakta iken) yüzde 7, diğer şans oyunlarında ise (daha önce yüzde 20 olarak uygulanmakta iken) yüzde 10 olarak uygulanacak. (9)

Böylece, bu düzenleme bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin kârlarını artırarak sektörün daha da büyümesine hizmet edeceğinden, iktidarca fiilen kumarı, yolsuzluğu ve kumarhane kapitalizmini teşvik eden bir tutum sergilendi.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67’nci maddesinde yer alan bazı kazanç ve iratlardan yapılacak stopaj oranlarındaki indirim uzatıldı. Yapılan değişiklik ile mevduat faizleri ve katılma hesabı karşılığı ödenen kâr paylarında, devlet tahvili ve Hazine bonoları ile Hazinece kurulan Varlık kiralama şirketlerince ihraç edilen kira sertifikalarından elde edilen gelirlerde, bankaların ihraç ettiği tahvil ve bonolar ile fon kullanıcısının bankalar olduğu varlık kiralama şirketlerinin ihraç ettiği kira sertifikalarından elde edilen kazanç ve iratlarda, yatırım fonlarından elde edilen gelirlerde, varlığa dayalı menkul kıymetler, ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ipotek teminatlı menkul kıymetler ve varlık teminatlı menkul kıymetlerden elde edilen gelirlerde indirimli gelir stopaj oranı uygulaması 30 Nisan 2024 tarihine kadar uzatıldı. (10)

Halka vergi artırımı

Diğer yandan Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanan tebliğe göre Motorlu Taşıtlar Vergisine (MTV) yüzde 58,5 yeniden değerleme oranında zam yapıldı. Böylece 1301-1600 cc motorlu araçlarda değeri 316,400 TL’yi aşanlar için MTV yeni yılda 7,026 TL’ye yükseltildi. İdari para cezaları da yüzde 58,5 oranında zamlandı.

Özetle, halka bu yılın başından itibaren yeni vergiler ve yeni zamlarla yüklenen iktidar bloku, faiz gibi kazanılmamış gelirleri vergi indirimleri ve istisnalarıyla desteklemeye devam ederken, bu desteğini kumarbazları, bahisçileri, kara paracıları dâhil ederek daha da genişletti.

Devam edecek…

______________________________

Dip notlar:

QOSHE - 2024 Yılı: Daha iyi mi daha kötü mü? (2-Üretim, istihdam, yoksulluk ve vergiler)  - Mustafa Durmuş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2024 Yılı: Daha iyi mi daha kötü mü? (2-Üretim, istihdam, yoksulluk ve vergiler) 

9 14
22.01.2024

Prof. Dr. Mustafa Durmuş – Önceki yazımızda vurguladığımız üzere, Türkiye’de enflasyon çok yüksek seyretmeye devam ediyor ve şu ana kadar alınan özellikle de para politikası alanındaki önlemlerin yeterince işe yaramadığı görülüyor.

Bu arada üretim alanında da sıkıntılar söz konusu. Bu sıkıntılara işaret eden bir gösterge olarak imalat PMI verisi hala eşik değer olan 50’nin altında (47,4) seyrediyor. Bu endeks son beş aydır eşik değer olan 50’nin altında kaldı. Bu da iç ve dış talep koşullarının imalat sanayiini zayıflattığını gösteriyor. (1)

İmalat sanayi yavaşladı, işsizlik yükselişe geçti

Paralel bir biçimde, sanayi üretimi son beş aydır, imalat sanayi başta olmak üzere, daralıyor. Öyle ki Kasım ayında üretim aylık yüzde 1,4 daralırken, yıllık sadece yüzde 0,2 arttı. Üç aylık dönemde ise sanayi üretim yıllık büyümesi yüzde 2,8’den yüzde 1,8’e gerileyerek belirgin bir yavaşlama gösterdi. Kasım’da tüm ana sanayi gruplarında aylık bazda daralma yaşanırken, sanayi üretimindeki azalışa ara malı ve dayanıklı tüketim malı üretimindeki düşüşlerin öncülük ettiği görülüyor. (2)

Kuşkusuz bu durum ülkedeki istihdam ve işsizliği de etkiliyor. Nitekim TÜİK’e göre, işsizlik oranı beş aylık düşüş sonrasında tekrar Kasım’da 0,4 puan artışla yüzde 9,0 seviyesine yükseldi. Toplam işsiz sayısı 115 bin kişi artarak 3,1 milyona çıktı. Kasım ayında işgücüne katılım oranı ise yüzde 52,9’a geriledi. İstihdam aylık 236 bin kişi düşüşle 31,6 milyon olurken, istihdam oranı 0,4 puan düşerek yüzde 48,2’ye indi.

Ancak bu veriler gerçek durumu tam olarak yansıtmıyor. Nitekim DİSK-AR’ın “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporuna” göre gerçek işsiz sayısı 3,1 milyon değil, 8,7 milyon oldu. TÜİK’in verilerine göre dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki puan farkının 13,7 olduğuna işaret edilen bu raporda, geniş tanımlı işsizlik oranının genel olarak yüzde 22,7 olduğu, ancak kadın işsizliğinin yüzde 30’u aştığı kaydediliyor. Diğer yandan işsizlerin yüzde 88’inin işsizlik ödeneği alamadığının da altı çiziliyor. (3)

Emeğin milli gelirden aldığı pay diplerde seyrediyor

Bölüşüm ilişkileri açısından baktığımızda, emek ve sermayenin milli gelirden aldığı pay arasındaki farkın belirgin bir biçimde sermaye lehine giderek açıldığını görüyoruz.

Yapılan bir çalışmaya göre (4), 2001’den sonra İSO 500 kuruluşlarında emek verimliliği ile reel ücret artışları arasındaki bağ, emek aleyhine olmak üzere, koptu. Sanayinin yarattığı katma değerin paylaşımında sanayi ve finans sermayesi arasındaki bölüşüm dengesi de sanayi lehine çözümlendi. 2020’de yaşanan Covid-19 krizi ve ardından ekonomi politikalarında yapılan değişiklikler bölüşüm perspektifinden sanayi kuruluşları lehine sonuçlar verdi.

Kısaca, 2022’de büyük sanayi kuruluşlarının üretim sürecinde yaratılan net katma değerden aldığı pay rekor kırarken, emeğin katma değerden aldığı pay son 40 yılın en düşük seviyesine indi.

Aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi, özellikle de 2019’dan itibaren emeğin katma değerden........

© Açık Gazete


Get it on Google Play