Erbilli Esat.

Hoca demeye dilim varmıyor.

Nakşibendi tarikatının Hâlidî kolundandı. Musul’un Erbil kasabasında doğdu. 23 yaşında Hâlidî şeyhi Taha El Hariri’den eğitim aldı. Şeyhi ölünce İstanbul’a geldi. Çarşıkapı’daki Molla Pîrî Camii’nde müezzinlik ve Fâtih Camii’nde hafızlık yaptı. İstanbul’da yıllarını çeşitli camilerde ve tekkelerde sohbetlerle ve zikirlerle geçirdi. Ardından Kelâmî Dergâhı şeyhi oldu ve burada geniş bir çevreye hitap etme imkânı buldu. Belli bir güce sahip olunca 1900 yılında II.Abdülhamit tarafından memleketi Erbil’e sürgüne gönderildi.

Ancak II.Meşrutiyetin özgürlük ortamından yararlanarak 1908 yılında İstanbul’a döndü. Ve Kelâmî Dergâhı’na geri dönerek büyüttü. Meşrutiyet’le birlikte, Meşrutiyetin sağladığı Anayasal hak ve özgürlük ortamında rahat rahat çalışma imkanı buldu ve tarikatını genişletti.

1914’te Şeyhülislam emrinde tekkeleri yöneten Meclis-i Meşayıh’a, yani Şeyhler Meclisi üyeliğine atandı ve bu mecliste başkan oldu.

Kurtuluş Savaşı'na veya Milli Mücadeleye katılmadı. İstanbul’da zikir yapmakla meşguldü. Onun için Yunan da kazansa fark etmezdi. Bu çalışmalarına Cumhuriyet ilan edildikten sonra da devam etti.

İstanbul’da Kelami Dergahında çalışmalarını yürütürken, 1925 Mayısında Carl Vett isimli bir parapsikolog -ki aynı zamanda İngiliz casusudur- Kelâmî Dergâhına geldi ve 15 gün kaldı.

Carl Vett aynı dönemde Mevlevî ve Rufâî tekkelerini de ziyaret etmiş, zikir törenlerine katılmıştı. Carl, Kelami Dergahında kaldığı süre içerisinde Erbilli Esat ile bol bol görüşüp sohbet etme imkanı buldu. Kendisi ile samimi oldu. Erbilli Esat kendisini uğurlarken yardıma ihtiyacı olursa seve seve vereceği sözünü verdi.

Erbilli Esat tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar çalışmalarını sürdürdü. O tekke senin bu dergah benim gezdi. Halkın cahilliğinden beslendi. Ama tekkeler kapatılınca işsiz kaldı. Kelami Dergahından ayrılmak zorunda kaldı. Erenköy Kazasker’deki köşküne yerleşti.

Ama Erbilli Esat elbette boş durmadı. Oğlu Ali Hoca ile birlikte İngiliz casuslarının da desteğiyle çalışmalarını gizli yürütmeye başladı. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunanistan’a kaçan İngiliz Başcasusu Sait Molla ile gizli gizli görüşmekteydi.

İşte o yıllarda 23 Aralık 1930 günü İzmir Menemen’de Derviş Mehmet isimli bir yobaz çıktı ve mehdi olduğunu iddia ederek arkadaşları ile birlikte devlete karşı isyan etti. İstanbul ve İzmir’i ele geçirdiklerini ve 70 bin kişilik halife ordusunun yakında geleceği söyleyerek Gazal Camii'ndeki yeşil bayrağı aldı ve halkı ayaklanmaya çağırdı. Ve şeriat ilan ettiğini söyledi.

İngiliz casus Carl Vett Menemen isyanı patlak verdiğinde İstanbul’daydı. Haberi alan yetkililer Mustafa Fehmi Kubilay isimli bir Asteğmen/Öğretmeni mangasıyla birlikte isyanı bastırmakla görevlendirdiler. Asteğmen Kubilay olay yerine gitti, ancak sorunu konuşarak çözeceğini düşündü. Mürtecilerin karşısına tek başına ve silahsız olarak gitti. Ancak yobazlar onu tüfekle vurdular. Yaralanan Kubilay cami avlusuna kaçtı. Peşinden koşan Derviş Mehmet yaralı haldeki Kubilay’ı yakalayarak şeriat nidalarıyla başını ensesinden keserek acımasızca katletti. Ve bu katliamı kör bir bağ bıçağıyla yaptı ve bu cinayet 13 dakika sürdü.

Yobazda vicdan yoktur. Merhamet yoktur.

Çünkü başını kesmekle yetinmeyen Derviş Mehmet, yaralı Kubilay’ın kanını avuçlayarak içti. Kubilay'ın başını bir sırığa takarak Menemen sokaklarında dolaştırdı. Hemen harekete geçen devlet görevlileri olayı bastırdı ve katil Derviş Mehmet ile 6 arkadaşını yakalayarak etkisiz hâle getirdi. Ama nafile.

Genç Cumhuriyet bir öğretmenini kaybetmişti.

Gericiler, Kubilay'ın şehit edildiği yerde asıldılar.

Katil elbette sadece bunlardan ibaret değildi. Yapılan soruşturmada Nakşibendi Tarikatından Erbilli Esat ile oğlu yine “hoca” lakaplı oğlu Ali de suçlu bulundu ve idam cezasına çarptırıldı. Oğlu asıldı ve Erbilli Esat idam cezasına çarptırıldı. Ama yaşı sebebiyle müebbet hapsine çevrildi.

Tarikatlar ve cemaatler susturulmuş, kara deliklerine gizlenmişti.

Ancak 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle devir değişti birden. Demokratlık adı altında dervişlik ve gericilik öne çıkarıldı. Tarikatlar tekrar yeşertildi. Cumhuriyet değerleri ve kazanımları geri plana itildi.

Erbilli Esat Nakşibendi Tarikatının Halidî kolundandı. Demokrat Parti zamanında Nakşi lider Said-i Nursi de ön plana çıkartıldı. Ve Adnan Menderes tarafından seçim otobüslerinde boy boy gezdirildi.

Sanki Cumhuriyetten ve Kubilay’dan intikam alınıyor gibiydi.

Bu dönemde devlete karşı isyan eden ne kadar yobaz varsa adeta diriltildi. Erbilli Esat’ın mezarı Menemen'de kamuya ait bir arsada idi, Adnan Menderes döneminde burası satışa çıkarıldı ve müritleri tarafından satın alındı. Hemen ardından bu arsa geniş bir kabire dönüştürüldü. 1962-63 yılında bir de cami dikildi. Adına da Safa Camisi denildi. Bu yetmedi, kabir 2017 yılında türbe haline getirildi. Erbilli Esat’ın Kozyatağı’ndaki köşkü de restore edildi.

Bugün, Kubilay’ın başına inat yüzlerce cühela bu mezarı türbe niyetine geziyor ve maalesef taraftar buluyor. Erbilli Esat ve oğlu yakında suçsuz bulunur ve “İtibar-ı İade” pâyesi verilirse şaşmayın.

Çünkü ülkede artık ne kadar şeriatçı, yıkıcı, bölücü, gerici varsa itibar görüyor. Erbilli Esat’ın Halidîlik kolu da yıkıcı. Doğrudan rejime yönelik karşı taraftar yetiştirmekte. Kuzey Irak’ta ve Suriye’de çok yaygın ve Türkiye’de de Norşin (Bitlis-Güroymak Muş üçgeni) bölgesine temel atmış. Fetö’nün Said-i Nursi’si oradan. Diyarbakır’ı kuşatarak isyan eden Şeyh Sait o bölgeden. Bugün devlete sızan Hizbullah yine o bölgeden türemiştir.

Bu bir tesadüf değildir.

Ayrıca Kubilayın başını kesenler kimlerdi?

Elbette sadece Derviş Mehmet ve avanesi değildi. Kubilay’ın başını kesenler Halidî kolunun başı olan Erbilli Esat’lardı. Dahası, 1952 yılında Erbilli Esat’ın bulunduğu kamuya ait mezar yerini satışa çıkaranlardı.

1962-63 yıllarında buraya cami yaptırıp da kutsiyet kazandırmaya çalışanlardı örneğin. Kubilay’ın başını kesen onlardı.

2017 yılında kim Erbilli Esat’ın mezarını türbe haline dönüştürdüyse oydu.

Kubilay’ın başını kesenler kimlerdir biliyor musunuz?

Sadece tarikat ve cemaatler de değildi, devlet katında onlara yol verenlerdi.

QOSHE - Kubilay'ın başını kesenler kimdi? - Aydın Keleşoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kubilay'ın başını kesenler kimdi?

19 0
24.12.2023

Erbilli Esat.

Hoca demeye dilim varmıyor.

Nakşibendi tarikatının Hâlidî kolundandı. Musul’un Erbil kasabasında doğdu. 23 yaşında Hâlidî şeyhi Taha El Hariri’den eğitim aldı. Şeyhi ölünce İstanbul’a geldi. Çarşıkapı’daki Molla Pîrî Camii’nde müezzinlik ve Fâtih Camii’nde hafızlık yaptı. İstanbul’da yıllarını çeşitli camilerde ve tekkelerde sohbetlerle ve zikirlerle geçirdi. Ardından Kelâmî Dergâhı şeyhi oldu ve burada geniş bir çevreye hitap etme imkânı buldu. Belli bir güce sahip olunca 1900 yılında II.Abdülhamit tarafından memleketi Erbil’e sürgüne gönderildi.

Ancak II.Meşrutiyetin özgürlük ortamından yararlanarak 1908 yılında İstanbul’a döndü. Ve Kelâmî Dergâhı’na geri dönerek büyüttü. Meşrutiyet’le birlikte, Meşrutiyetin sağladığı Anayasal hak ve özgürlük ortamında rahat rahat çalışma imkanı buldu ve tarikatını genişletti.

1914’te Şeyhülislam emrinde tekkeleri yöneten Meclis-i Meşayıh’a, yani Şeyhler Meclisi üyeliğine atandı ve bu mecliste başkan oldu.

Kurtuluş Savaşı'na veya Milli Mücadeleye katılmadı. İstanbul’da zikir yapmakla meşguldü. Onun için Yunan da kazansa fark etmezdi. Bu çalışmalarına Cumhuriyet ilan edildikten sonra da devam etti.

İstanbul’da Kelami Dergahında çalışmalarını yürütürken, 1925 Mayısında Carl Vett isimli bir parapsikolog -ki aynı zamanda İngiliz casusudur- Kelâmî Dergâhına geldi ve 15 gün kaldı.

Carl Vett aynı dönemde Mevlevî ve Rufâî tekkelerini de ziyaret etmiş, zikir törenlerine katılmıştı. Carl, Kelami Dergahında kaldığı süre içerisinde Erbilli Esat ile bol bol görüşüp sohbet etme imkanı buldu. Kendisi ile samimi oldu. Erbilli Esat kendisini uğurlarken yardıma ihtiyacı olursa seve seve vereceği sözünü verdi.

Erbilli Esat tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar çalışmalarını sürdürdü. O tekke senin bu dergah benim gezdi. Halkın cahilliğinden beslendi. Ama tekkeler kapatılınca işsiz kaldı. Kelami Dergahından ayrılmak zorunda kaldı. Erenköy Kazasker’deki köşküne yerleşti.

Ama Erbilli Esat elbette boş durmadı. Oğlu Ali Hoca ile birlikte İngiliz casuslarının da desteğiyle........

© 12punto


Get it on Google Play